Promosyon Ödemelerin Vergisel Boyutu
1.GİRİŞ:
Bilindiği üzere bankalar, kendilerinden maaş alan personele kredi temin etme, kredi kartı verme, havale ve EFT işlemlerinin yapılması gibi bankacılık işlemlerinin bankalarında gerçekleştirilmesini sağlamak ve hesaplardaki atıl parayı kullanarak ticari faaliyetlerini genişletmek amacıyla kamu veya özel işverenler tarafından yapılan maaş ödemelerini kendi bankalarına çekmek istemekte ve bu nedenle taraflar arasında imzalanan protokoller çerçevesinde işveren ve/veya çalışanlara ayni veya nakdi promosyon ödemeleri yapmaktadır.
Kamu kurum ve kuruluşları ile özel kuruluşların bankalarla yaptıkları maaş ödeme protokolleri gereğince, bankalar tarafından söz konusu kurum ve kuruluşlara veya personeline ayni veya nakdi olarak yapılan “promosyon” ödemelerinin gelir vergisi veya veraset ve intikal vergisi yönünden vergilendirilip vergilendirilmeyeceği ve KDV’ye tabi olup olmadığı tereddütlere neden olmaktadır. Gelir İdaresi Başkanlığınca yayımlanan 20.11.2008 tarih, 2008/1 sayılı V.İ.V.K. Sirkülerinde bu ödemelerin gelir ve veraset ve intikal vergisi karşısındaki durumu açıklığa kavuşturulmuştur. Söz konusu ödemenin KDV’ye tabi olup olmayacağı verilen bir mukteza paralelinde tarafımızca değerlendirilmiş ve ayrıca, bu ödemenin bankaca gider yazılıp yazılamayacağı bu çalışmamızda açıklanmıştır.
- PROMOSYON ÖDEMELERİNİN VERGİ KANUNLARI KARŞISINDAKİ DURUMU
Bankalarca yapılan promosyon ödemelerinin gelir vergisi, veraset ve intikal vergisi, katma değer vergisi yönünden değerlendirilmesi ve banka tarafından ödemenin gider yazılıp yazılamayacağının açıklanması gerekmektedir.
2.1. GELİR VERGİSİ KANUNU KARŞISINDAKİ DURUMU ve DEĞERLENDİRİLMESİ
Gelir Vergisi Kanunun 1. ve 2. maddelerinde yer alan düzenlemelere göre; gerçek kişilerce bir takvim yılında elde edilen, ticarî, zirai kazançlar ile serbest meslek kazancı, ücretler, gayrimenkul sermaye iratları, menkul sermaye iratları, bazı değer artış kazancı ile arızi kazançları gelir vergisine tabidir. Kanunda aksine hüküm olmadıkça, bu kazanç ve iratlar vergilendirilirken gerçek ve safi miktarları ile dikkate alınır.
Aynı Kanununun 61. maddesinde; “Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir” şeklinde tanımlanırken, aynı maddenin devamında ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmeyeceği, 62. maddesinde ise; iş verenlerin, hizmet erbabını işe alan, emir ve talimatları dahilinde çalıştıran gerçek ve tüzel kişiler olduğu belirtilmiştir.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununa göre bir ödemenin ücret sayılabilmesi için, işi yapanın işverene tabi olması, muayyen bir işyerine bağlı olarak çalışması, ödemenin bir hizmetin karşılığını teşkil etmesi ve verilen şeyin para, ayın veya para ile temsil edilebilen bir menfaat olması gerekmektedir.
Maaş promosyonlarının bankalar tarafından doğrudan çalışanlara puan veya nakit olarak ödenmesi durumunda, banka ile çalışanlar arasında işçi-işveren ilişkisi olmadığından ücret olarak vergilendirilmesi mümkün değildir.
Ödemenin, vergi mükellefi olsun veya olmasın promosyon anlaşması yapılan kuruma yapılması ve bu ödemelerin gelir olarak kaydedilmeden çalışanlara aynen aktarılması halinde de, ödeme yapan kurum aracı durumunda olacağından, çalışanlara yapılan bu türden ödemelerin ücret olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.
Ancak, promosyon ödemelerinin banka tarafından doğrudan iktisadi faaliyeti olan kurumlara yapılması ve yapılan ödemelerin kazanca dahil edilmesi durumunda, ilgili kurum tarafından çalışanlara yapılan ödeme banka promosyonu olma niteliğini kaybetmiş olacağından ücretlerin vergilendirilmesine ilişkin hükümlere göre değerlendirilmesi gerekmektedir.
2.2. VERASET VE İNTİKAL VERGİSİ KANUNU KARŞISINDAKİ DURUMU ve DEĞERLENDİRİLMESİ
Maddi veya gayri maddi varlıkların bedelsiz iktisablerinin / intikallerinin nasıl vergilendirileceğinin düzenlendiği 7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun 1’nci maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti tabiiyetinde bulunan şahıslara ait mallar ile Türkiye’de bulunan malların veraset tarikiyle veya herhangi bir suretle olursa olsun ivazsız bir tarzda bir şahıstan diğer şahsa intikali veraset ve intikal vergisine tabi olduğu hükme bağlanmıştır. Aynı Kanunun 2’ nci madeninin (b) fıkrasında “Mal” tabirinin; mülkiyete mevzu olabilen menkul ve gayrimenkul şeylerle mameleke girebilen sair bütün hakları ve alacakları, (d) fıkrasında da ivazsız intikal tabirinin, hibe yoluyla veya herhangi bir tarzda olan ivazsız iktisapları ifade ettiği belirtilmiştir.
Kanuna göre bir ödemenin Veraset ve İntikal Vergisi’ne tâbi olması için, malların veraset yoluyla veya her ne suretle olursa olsun ivazsız (karşılıksız) bir şekilde bir şahıstan diğer şahsa intikal etmesi gerekmektedir Yani ivazlı intikaller bu vergiye tâbi değildir. Bu bağlamda ele alındığında verilen promosyonların tam manasıyla ivazsız olmadığı görülmektedir. Bankalar, kendilerinden maaş alan personele kredi temin etme, kredi kartı verme, havale ve EFT işlemlerinin yapılması gibi işlemlerin bankalarında gerçekleştirilmesini sağlamak ve personel için açılan hesaplardaki atıl parayı kullanarak ticarî kazanç elde etmek için bu protokolleri imzalamaktadır. Dolayısıyla promosyon ödemeleri ivazsız bir intikal niteliği taşımadığından, veraset ve intikal vergisi kapsamında değerlendirilemez.
2.3. KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU KARŞISINDAKİ DURUMU ve DEĞERLENDİRİLMESİ
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun; 1’nci maddesinin 1’inci fıkrasında; Türkiye’de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin katma değer vergisine tabi olduğu; 4’ncü maddesinde hizmetin; teslim ve teslim sayılan işlemler olduğu haller ile mal ithalatı dışında kalan işlemler olduğu ve bu işlemlerin bir şeyi yapmak, işlemek, meydana getirmek, imal etmek, bir şeyi yapmamayı taahhüt etmek gibi şekillerde gerçekleşeceği hükmüne yer verilmiştir.
Bankacılık faaliyetinde bulunan kuruluşlar müşteriye maaş ödemelerine ilişkin anlaşmalar yaparak, kendilerinden maaş alan personele kredi satmak, kredi kartı vermek , havale ve EFT işlemlerinin yapılması gibi bankacılık işlemlerinin bankalarında gerçekleştirilmesini sağlamak ve kendilerinden maaş alanların hesaplarındaki atıl parayı kullanmak suretiyle ticari faaliyetini genişletme imkanı elde etmektedir. Bu imkan da maaş ödemesinde bulunan işverenlerce sağlanmaktadır.
Bu bağlamda taraflarca yapılan maaş ödeme protokolleri çerçevesinde bankaların doğrudan işverenlere yapacağı ve işverenlerin geliri kabul edilen promosyon ödemelerinin bir hizmet karşılığı olarak kabul edilmesi ve KDV’ye tabi tutulması gerekmektedir.
Verilen bir muktezada da1, “ Personel maaşlarının belirli bir bankaya aktarılmasının taahhüt edilmesi ve sözleşmede belirtilen süreler içinde söz konusu bankaya çalışanların maaşlarının yatırılması hizmet niteliğinde olup, bankanın firmaya yapacağı ödemeler genel oranda (% 18) KDV’ne tabi olacağı.” belirtilmiştir.
Ayrıca Katma Değer Vergisi Kanununun 10’ncu maddesinde ; vergiyi doğuran olayın, mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde malın teslimi veya hizmetin yapılması, malın tesliminden veya hizmetin yapılmasından önce fatura veya benzeri belgeler verilmesi hallerinde, bu belgelerde gösterilen miktarla sınırlı olmak üzere fatura veya benzeri belgelerin düzenlenmesi anında meydana geleceği hüküm altına alınmıştır.
Diğer taraftan; aynı Kanunun 20’nci maddesinde; teslim ve hizmet işlemlerinde matrahın, bu işlemlerin karşılığını teşkil eden bedel olduğu belirtilmiş, 24’ncü maddesinin c fıkrasında ise; vade farkı, fiyat farkı, faiz, prim gibi çeşitli gelirler ile servis ve benzer adlar altında sağlanan her türlü menfaat, hizmet ve değerler matraha dahil unsurlar arasında sayılmıştır.
Dolayısıyla Bankalar tarafından KDV mükellefi olan gerçek ve tüzel kişilere maaş ödemeleri protokolleri gereğince yapılan ödemeler, verilen bir hizmet karşılığı olduğu kabul edilmeli, bu hizmet için vergi mükellefi olan gerçek ve tüzel kişilerce fatura düzenlenmeli ve ödeme toplamı üzerinden %18 oranında KDV hesaplanmalıdır. Yapılan protokolde ödeme tutarı KDV dahil olarak belirtilmişse iç yüzde yoluyla KDV’nin ayrıştırılacağı, ayrıca KDV hesaplanmayacağı tabidir.
2.4. PROMOSYON ÖDEMELERİNİN TEVSİKİ VE BANKACA GİDER YAZILIP YAZILAMAYACAĞI
Bilindiği üzere, kazancın elde edilmesi veya idame ettirilmesi ile ilgili bilumum giderler ticari kazancın ve kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılmaktadır. Dolayısıyla bankaların kazançlarını artırmak maksadıyla yaptıkları maaş ödeme protokolleri çerçevesinde ödedikleri promosyonların gider yazılmasında engel bulunmamaktadır. Zira bu kuruluşlara, belli bir işi alma için ödeme yapılmakta ve bu da protokole bağlanmaktadır. Bu protokolde ilgili kuruluş, hak edeceği bedeli kendisine değil de başka bir kuruluşa ödenmesini isteyebilir. Bu önemli değildir, çünkü protokole göre bankanın muhatabı kurumun kendisidir ve ödeme hukuken ona yapılmış sayılır. Dolayısıyla gider yazma açısından bir sakınca yoktur.
Öte yandan kamu kurum ve kuruluşları ile yapılan protokoller asgari iki, azami beş yıl süreli olmaktadır. Özel kuruluşlarca yapılan sözleşmeler de bir yıldan daha uzun süreli olabilir veya protokol süresinin bir kısmı gelecek yıllara sarkabilir. İşte ödemenin defaten yapılması durumunda banka dönemsellik ilkesi gereğince sadece ilgili yıla isabet eden kısmını doğrudan gider yazmalı, gelecek hesap dönemlerine ait olanları ise aktifleştirmelidir.
Aynı durum geliri elde eden gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri için geçerlidir. Buna göre mükellefler söz konusu gelirden cari yıla ait olanı doğrudan gelir yazmalı, gelecek vergilendirme dönemlerine ait olanları ise pasifleştirmelidir. Ödemenin dönemsel olarak yapılması halinde bu işlemlere ihtiyaç kalmayacaktır. Aktifleştirilen gider veya pasifleştirilen gelir ilgili oldukları dönemlerde bu hesaplardan gider veya gelir hesaplarına alınmalı ve sonuç hesaplarına yansıtılmalıdır.
Belgeleme açısından da, yapılan protokol ve banka ödeme/havale evrakları veya fatura yeterlidir. Ödemenin vergi mükellefi özel kuruluşlara yapılması halinde, bu kuruluşlarca ayrıca fatura düzenlenmesi gerekmektedir. Zira yapılan ödeme banka açısından “gider”, özel sektör kuruluşu açısından da “gelir” mahiyetindedir. İlgili kuruluş ödemenin başka bir kuruluşa yapılmasını istese de gelir kendi geliridir ve kurum kazancına dahil edilmesi gerekir. Fatura kesilmediği durumda KDV, Kurumlar Vergisi ve özel usulsüzlük cezası riski bulunmaktadır. Öte yandan Bankalar açısından da fatura alınmadığı için özel usulsüzlük cezası riski vardır. Ceza tutarı, fatura kesilmeyen tutarın %10’u nispetindedir.
Geliri elde edenin fatura düzenleme mecburiyeti olmayan kuruluşlardan olması halinde, yapılan ödeme protokol veya banka dekontuna istinaden gider yazılabilir. Ancak dekontun üzerine bu konuda açıklayıcı bilgilere yer verilmesi, oluşabilecek tereddütleri bertaraf etmede yararlı olacaktır.
3– SONUÇ:
Maaş promosyonlarının bankalar tarafından doğrudan çalışanlara puan veya nakit olarak ödenmesi durumunda, banka ile çalışanlar arasında işçi-işveren ilişkisi olmadığından ücret olarak vergilendirilmesi mümkün değildir.
Ödemenin, vergi mükellefi olsun veya olmasın promosyon anlaşması yapılan kuruma yapılması ve bu ödemelerin gelir olarak kaydedilmeden çalışanlara aynen aktarılması halinde de, ödeme yapan kurum aracı durumunda olacağından, çalışanlara yapılan bu türden ödemelerin ücret olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.
Ancak, promosyon ödemelerinin banka tarafından doğrudan iktisadi faaliyeti olan kurumlara yapılması ve yapılan ödemelerin kazanca dahil edilmesi durumunda, ilgili kurum tarafından çalışanlara yapılan ödeme banka promosyonu olma niteliğini kaybetmiş olacağından ücretlerin vergilendirilmesine ilişkin hükümlere göre değerlendirilmesi gerekmektedir.
Öte yandan yapılan söz konusu ödemelerin ivazlı bir intikal olması nedeniyle veraset ve intikal vergisinin de konusuna girmemektedir.
Ayrıca taraflarca yapılan maaş ödeme protokolleri çerçevesinde bankaların doğrudan işverenlere yapacağı ve işverenlerin geliri kabul edilen promosyon ödemelerinin bir hizmet karşılığı olarak kabul edilmesi ve KDV’ye tabi tutulması gerekmektedir.
Yapılan promosyon ödemelerinin bankalar tarafından dönemsellik ilkesi gözetilmek suretiyle gider yazılmasında bir sakınca bulunmamaktadır. Belgeleme açısından da, yapılan protokol ve ödeme/havale evrakları yeterlidir.