Takdir Komisyonu Kararına İstinaden Tarh Edilen Vergiye İlişkin Örnek Dava Dilekçesi Analizi

#Takdir Komisyonu
Takdir Komisyonu Kararına İstinaden Tarh Edilen Vergiye İlişkin Örnek Dava Dilekçesi Analizi
Takdir komisyonu kararına istinaden tarh edilen vergi ve kesilen cezaya yönelik açılan bir davanın dilekçesine aşağıda yer verilmiştir.
A. Defter ve Belgeler Mükelleften İstenmeden Re’sen Tarhiyat Yapılması Vergi Usul Hukuku’na Aykırıdır
Takdir komisyonlarının görev ve yetkileri ile ilgili düzenlemeler, 213 sayılı Kanun’un 74 ve 75. maddelerinde yer almaktadır. Mezkur yasanın 75. maddesinin birinci fıkrası ile, matrah takdiri yapmakla görevli ve Kanun’un 72. maddesinin birinci fıkrasına göre kurulmuş takdir komisyonlarının, bu görevleri dolayısıyla Kanun’da yazılı vergi inceleme yetkisini haiz oldukları kabul edilmiştir.
Yasadaki bu düzenlemeler, matrahın defter ve belgeler ya da yasal ölçülere göre saptanmasına olanak bulunmaması nedeniyle re’sen tarh yoluna başvurulduğunda ve vergi incelemesi yapmaya yetkililerce düzenlenmiş bir inceleme raporu bulunmadığı takdirde, matrah tespiti ile ilgili her türlü incelemenin vergi dairesine ve takdir komisyonlarına ait görevler arasında bulunduğunu göstermektedir.
Öte yandan Vergi Usul Kanunu’nun 134. maddesinde, vergi incelemesinden maksadın ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamak olduğu; 141. maddesinde ise inceleme esnasında lüzum görülen hallerde vergilendirme ile ilgili olaylar ve hesap durumlarının ayrıca tutanak ile tespit edileceği, ilgililerin itiraz ve mülahazaları varsa bunların da tutanağa geçirileceği, bu suretle düzenlenen tutanakların birer suretinin yükümlüye verileceği hükme bağlanmıştır.
Ayrıca VUK’un 3. maddesinin ispat başlıklı fıkrasında:
-
Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu,
-
Vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği,
-
Şu kadar ki, vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan şahit ifadesinin ispatlama vasıtası olarak kullanılamayacağı,
-
İktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfetinin bunu iddia eden tarafa ait olduğu
hükme bağlanmıştır.
Dava konusu olayda ise, takdir ve tarhiyata konu olan hususla ilgili olarak mükelleften herhangi bir bilgi istenmediği gibi, defter ve belgeler de kendisinden istenmemiştir.
Türk vergi sisteminde aksine hüküm olmadıkça mükellefin beyanının esas alınması gerekir. Beyanın kaynağı ise defter ve belgelerdir. Yetkili makamlarca kanunların yüklediği sorumluluklar yerine getirilmeden ve bu anlamda defter ve belgeler üzerinden herhangi bir tespit yapılmadan matrah takdirine ve tarhiyata gidilmesi, usul bakımından yapılan tarhiyatın ve matrah takdirinin yok hükmünde sayılmasını gerektirmektedir.
B. Takdir Komisyonu Kararında Matrah Takdiri ve Tarhiyatın Dayanağına Yer Verilmeden İşlem Yapılmıştır
Mükelleften defter ve belgeler istenmediği gibi, tarhiyata dayanak oluşturan takdir komisyonunun “Takdirin Müstenidatı ve İzahı” kısmında sadece “213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 30/06. maddesi” yer almaktadır. Bahse konu kanun maddesinde re’sen takdir nedenleri sayılmış olup, 6. bentte de “Tutulması zorunlu olan defterlerin veya verilen beyannamelerin yansıtmadığına dair delil bulunursa” mükellefin matrahının re’sen takdir olunacağı hükme bağlanmıştır.
Ayrıca 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 31. maddesinde takdir komisyonu kararlarında bulunması gereken hususlara yer verilmiş olup, 8. bent, takdir kararlarında “takdirin müstenidatına ve takdir hakkında izaha” yer verileceğine amirdir.
Defter ve belgeler mükelleften istenmediğine göre, beyannamenin hangi nedenle gerçek durumu yansıtmadığının en azından ana hatlarıyla ifade edilmesi gerekirdi.
Zira takdir komisyonları, mükelleflerin vergi matrahlarını takdir ederken takdire sevk gerekçesine göre işlem ve araştırma/inceleme yapmakla yükümlüdür. Takdire sevkin gerekçesi dışında matrah takdirine gidemez. Ayrıca vergi daireleri, mükellefleri vergi matrahlarının takdiri için takdir komisyonuna sevk ederken her türlü doneyi komisyona vermekle yükümlüdür.
Tüm bu hükümler, vergi dairesi müdürlükleri ve takdiri yapacak komisyonlarca, tarhı gereken vergiye ait matrahın gerçeğe en yakın miktarının saptanması için gerekli araştırmaların yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Ancak vergi dairesince tarafımıza tebliğ edilen ve dava konusunu oluşturan vergi ve ceza ihbarnameleri ekinde yer alan takdir komisyonu kararlarında, takdire sevkin gerekçesini oluşturan hususlar ile varsa bunlara ilişkin donelerin neler olduğu belirtilmemiştir.
Dolayısıyla vergi dairesince yapılan tarhiyatın hukuki dayanağı bulunmamaktadır.
Danıştay 4. Daire, 29.02.1996 Tarih, E: 1995/4870, K: 1996/666:
“Takdir komisyonu kararında kararın müstenidatı ve takdir hakkında bilgi bulunması gerekir.”
C. Ödenmesi Gereken Verginin Tespitinde Takdir Komisyonunca Gerekli İnceleme Yapılmadan ve Kanaate Dayalı, Soyut İfadelerle Matrah Takdiri/Tarhiyat Yapılmış ve Ceza Kesilmiştir
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 30. maddesinde re’sen vergi tarhı hükümlerine yer verilmiş olup:
“Re’sen vergi tarhı, vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitine imkân bulunmayan hallerde, takdir komisyonları tarafından takdir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden vergi tarh olunmasıdır.”
şeklinde tanımlanmıştır.
Re’sen vergi tarhı ile ulaşılmak istenen şeyin, vergi dairelerinin bilgisi dışında bırakılan kazancın/matrahın gerçeğe en yakın miktarının saptanması olduğu, VUK’un 30. maddesi hükmünden anlaşılmaktadır.
Bir olayda sadece re’sen takdir yoluna başvurulması için gerekli koşulların gerçekleşmiş olması, takdir olunan matrahın hukuka uygunluğunu kabule yeterli olamaz; gerekli ve yeterli inceleme ve araştırmaların yapılması gerekmektedir.
Yeterli bir vergi incelemesinin yapılmış olduğundan söz edebilmek için:
-
Vergileme ile ilgili olaylar ve hesap durumlarının inandırıcı biçimde araştırılması,
-
Eleştirilecek hususlarla ilgili tespitlerin sağlıklı yapılması,
-
Saptanan hususların doğru bir biçimde değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bununla birlikte, takdir komisyonunca veya inceleme elemanınca belirlenen matrah veya matrah farkı ile ilgili tespitlerin, takdir komisyonu kararlarında veya inceleme raporlarında açıkça belirtilmesiyle, vergi yükümlüsünün hangi nedenle re’sen tarhla muhatap tutulduğunu bilmesine ve anlamasına olanak sağlanmış olacaktır. Ayrıca bu hükümlerle, mükellefiyetle ilgili maddi olayların, kayıtların ve konuların, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunun araştırılarak tespiti sağlanmak istenmiştir.
Davaya konu olayda; komisyon kararında şöyle denmektedir:
“Mükellefin sevk fişine ekli olarak gönderilen bilgi ve belgelerin incelenmesinden ilgili dönem beyannamesini verdiği, bu dönemlerle ilgili olarak vergiye tabi durumunu beyan ettiği, ancak gerçek durumu yansıtmadığı görülmüştür.
………………………kayıtlarına intikal ettirdiği yanıltıcı belge tutarı 2023/2: 45.000,00 TL’dir (2023/3: 45.000,00 TL, 2013/439.000,00 TL).
Anılan nedenle dönem matrahının mükellefin beyan ettiği miktarda olmak üzere ………………. TL olarak takdirine oy birliği ile karar verildi.”
Yasal hükümler ve tespitler birlikte değerlendirildiğinde; defterler mükelleften istenmeden ve dolayısıyla defter üzerinden herhangi bir inceleme yapılmadan, dava konusu matrah farkının defter kayıtlarında yer alıp almadığı ve beyannamelerin gerçek durumu yansıtıp yansıtmadığı tespit edilmeksizin varsayıma dayalı olarak tarhiyat yapılmıştır. Bu husus ise kanunlara alenen aykırıdır.
Çünkü takdir komisyonları da kendilerine intikal eden konularda vergi inceleme yetkisini haiz olup, kararlarında vergi incelemesinden maksadın hasıl olmasını sağlayacak şekilde “ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamakla” görevlidir. Kendilerince hiçbir inceleme yapılmadan, bir ölçü ve emsal belirtmeden, tamamen kanaate dayalı matrah takdiri yetkisi verilmemiştir.
Her ne kadar olayda takdir komisyonu kararının incelenmesinden, matrah takdirinde mükellefin işi, iş yerinin bulunduğu yer, satılan emtia veya hizmet türünün muhtemel satış ve hasılat tutarına istinaden kârlılık durumu, işe bağlanan sermaye, bu yıldaki ekonomik durum, mal ve hizmet fiyatlarına, satış ve hasılata etki edebilecek sair unsurlar, aynı işi yapan emsalleri, diğer karinelerin ölçü olarak alındığı belirtilmekte ise de; bu soyut ve klişeleşmiş ifadelerin inceleme raporu veya tutanak gibi somut belgelere dayandırılmadığı anlaşılmakta olup, aksi sabit oluncaya kadar yükümlü beyanına itibar edilmesi gerekmektedir.
Müstekar (yerleşik) hale gelen Danıştay kararlarına göre de:
“Takdir komisyonlarının bir ölçü ve emsal belirtmeksizin, tamamen kanaate dayalı takdir yetkisi yoktur.”
(Danıştay 4. Daire, 17.02.1989 Tarih, E: 1986/5703, K: 1989/740)
Bu nedenle, mükellefin ihtilaflı yıldaki faaliyeti ve teslimlerine ilişkin ne idarece ne de komisyonca yapılmış bir araştırma ve saptama bulunmaksızın uygulanan tarhiyat hukuki ve kanuni değildir. Zira esas olan ödenmesi gereken verginin doğruluğunun tespit edilmesi iken, kanaat üzerinden vergi tarh edilmiş ve buna bağlı vergi ziyaı cezası kesilmiştir. Konuyla ilgili olarak Danıştay’ın müstekar hale gelen görüşlerine aşağıda yer verilmiştir:
-
Danıştay 11. Daire, 15.01.1996 Tarih, E: 1995/5095, K: 1997/216:
“Vergi Usul Kanunu’nun 31/8. maddesinde, takdir komisyonu kararının gerekçeli olması ve takdir komisyonunca yapılacak inceleme ve araştırma ile saptanacak matrahın gerçeğe en yakın biçimde tespiti zorunlu olduğu halde, takdir komisyonunca takdir edilen matrah etraflı bir araştırmaya dayanmadığından bu karara göre yapılan kaçakçılık cezalı katma değer vergisi tarhiyatında yasal isabet yoktur.” -
Danıştay 11. Daire, 07.01.1997 Tarih, E: 1995/4873, K: 1997/43:
“Vergi Dairesi Müdürlüğünce, davacının ihtilaflı dönem defter ve belgeleri incelenmek suretiyle veya yoklama ile takdir komisyonuna done verilmediği gibi, takdir komisyonunca da matrah takdiri yapılırken hiçbir somut doneden yararlanılmadığı, kaldı ki anılan yasanın 31. maddesi hükmüne göre takdirin müstenidatı da gösterilmediğinden yapılan cezalı tarhiyatta kanuna uyarlık bulunmamaktadır.” -
Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu, 19.06.1998 Tarih, E: 1996/363, K: 1998/125:
“Takdir komisyonlarının, Vergi Usul Kanunu’nun 72. maddesi uyarınca inceleme yetkisine sahip olduklarından, inceleme raporu düzenlenmeksizin takdire sevk edilen konularda somut verilere dayanarak matrah takdir etmeleri gerekir.” -
Danıştay 11. Daire, 19.03.1998 Tarih, E: 1997/4439, K: 1998/1115:
“Vergi incelemesi ve re’sen tarh usullerinde amaç, vergiye konu olabilecek matrahın gerçek veya gerçeğe en yakın tutarının saptanmasını sağlamaktır.” -
Danıştay 11. Daire, 07.12.1999 Tarih, E: 1998/2647, K: 1999/4697:
“Matrah takdirinin, VUK’un 31/8. maddesinde belirtilen ilkelere uygun yapılmadığı, somut bir araştırma ve incelemeyi içermediğinin anlaşılması halinde, dayanağı bulunmayan takdir komisyonu kararı esas alınarak yapılan cezalı tarhiyatın kaldırılması gerekir.” -
Danıştay 3. Daire, 17.12.1986 Tarih, E: 1986/967, K: 1986/2600:
“Takdir komisyonunca, VUK’un 75. maddesinde kendisine verilen inceleme yetkisi kullanılmadan, soyut ve varsayıma dayalı ifadelerle yapılan matrah takdirinde isabet yoktur.” -
Danıştay 3. Daire, 19.10.1988 Tarih, E: 987/2578, K: 1988/2375:
“Takdir komisyonları inceleme elemanı gibi her türlü incelemeyi yapabilecek, hiçbir inceleme ve araştırma yapılmadan matrah takdiri yapılamayacaktır.”
Yukarıda yer verilen Danıştay kararlarından da görüleceği üzere; mükellefin defter, belge ve beyanları üzerinde hiçbir inceleme ve araştırma yapılmadan, soyut ve klişeleşmiş ifadelerle alınan takdir komisyonu kararı ve bunun üzerine tarh edilen vergi ve kesilen cezalar, Yüksek Yargı mercileri tarafından da kabul görmemektedir.
D. Kararda Komisyon Üyelerinin Bilgileri (İsim ve Bağlı Olduğu Teşekkül) Yer Almamaktadır
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 72. maddesine göre takdir komisyonu;
-
İllerde defterdarın,
-
İlçelerde malmüdürünün (müstakil vergi dairesi olan ilçelerde ilgili vergi dairesi müdürünün) veya bunları tevkil edecekleri memurların başkanlığı altında,
-
İlgili vergi dairesinin yetkili iki memuru ile
-
Seçilmiş iki üyeden kurulur.
73. maddesine göre de (2365 sayılı Kanun’un 9. maddesiyle değişen fıkra), üyeler:
-
Tüccarlar için ticaret odasınca,
-
Diğer sanat ve meslek erbabı için bunların mensup oldukları mesleki teşekküllerce,
kendi üyeleri arasından veya hariçten seçilir. Bu teşekküller, takdir komisyonu başkanının yazılı talebi üzerine en geç bir ay içinde iki asıl ve iki yedek üye seçmeye mecburdurlar. Bu mecburiyet zamanında yerine getirilmezse, üyeler mahallin en büyük mülkiye amiri tarafından seçilir.
(2686 sayılı Kanun’un 13. maddesiyle değişen fıkra) Komisyon toplantılarına mükellefin sanat veya meslek bakımından bağlı veya ilgili olduğu teşekkülden, servet takdiri işlerinde ise yalnız ticaret odasından seçilen üyeler (3210 sayılı Kanun’un 2. maddesiyle değişen hüküm; arsalara ait asgari ölçüde birim değerlerinin tespiti sırasında ticaret odasından seçilen üyelerden biri yerine ilgili mahalle veya köyün muhtarı) iştirak eder.
Ticaret odası ve mesleki teşekkül bulunmayan yerlerde bunlar tarafından seçilecek üyeler, yukarıdaki esaslara göre belediyeler tarafından seçilir. Komisyonlar kendilerine tahsis edilen dairede, yoksa vergi dairesinde toplanırlar ve keyfiyet bir tutanakla tespit olunur.
Mezkur yasanın 89. maddesine göre de takdir komisyonları üye tam sayısının çoğunluğu ile toplanır ve çoğunlukla karar verirler. Oyların eşitliği halinde başkanın bulunduğu taraf çoğunlukta sayılır.
Davaya konu vergi ve ceza ihbarnamelerinin ekinde yer alan takdir komisyonu karar tutanağında “oy birliği ile karar verildi” denilmiş ve “aslı gibidir” kaşesi vurulmuştur. Ancak başkan ve üyelerin adı, soyadı ve hangi üyelerin katılımı ile toplandığı belirtilmemiştir.
Alınan kararların hukuka uygunluğunun (komisyonun oy birliği ve komisyona katılmaya yetkili kimselerin mi katılımıyla karar verildiğinin) denetlenebilmesi, vergi ve ceza ihbarnameleri ekinde yer alan kararda bu hususların açıkça belirtilmesi ile mümkündür. Bu meyanda Danıştay kararlarından da görüleceği üzere, esnaf ve sanatkârlar odasından birinin katılması gerekirken ticaret ya da sanayi odasından birinin katılımıyla karar verilmesi halinde, bu takdir işleminin hukuka uygunluğu kabul edilemez.
Dolayısıyla komisyona katılanların isminin ve meslek veya sanat bakımından bağlı veya ilgili olduğu teşekkülün açıkça belirtilmediği takdir komisyonu kararıyla yapılan tarhiyat ve kesilen cezanın hukuki dayanağı bulunmamaktadır.
E. Sahte Belge Kullandığı Varsayımıyla Tarhiyat Yapılamaz ve Ceza Kesilmez
İşletmemiz hiçbir şekilde sahte fatura kullanmamıştır. Bütün giderlerine ait faturalar ve ödemeler, Vergi Usul Kanunu’nda hüküm bulan belgelerle yapılmıştır. Diğer bir ifadeyle, mükellef herhangi bir kimse ya da firmadan mal/hizmet satın almaksızın fatura alıp gider kaydetmemiştir.
Keza takdir komisyonu tarafından bizden defter ve belgelerin istenmiş ve defter ve belgeler üzerinden gerekli inceleme ve araştırma yapılmış olsaydı, bu hususlar kolaylıkla tespit edilebilir, haksız ve usulsüz bir vergi ve cezası ile muhatap olunmazdı.
Diğer taraftan, mükellef mal ve hizmet firmalarının gerçek faaliyetlerinin dışında ayrıca sahte fatura düzenlemiş olmaları ise mükelleflerin belgelerine halel getirmemektedir. Çünkü böyle bir belgenin tarafımızca kullanılıp kullanılmadığı, defter ve belgelerimiz üzerinden hiçbir şekilde tespit edilmemiştir.
Danıştay kararlarında da yer aldığı gibi; mükellef adına gerçeği yansıtmayan bir faturayı gider olarak kaydettiği ileri sürülerek, takdir komisyonu kararına dayanılarak re’sen vergi salınıp vergi ziyaı cezası uygulanması olayında; mükellefin defter ve belgeleri incelenmeden ve sahte olduğu iddia edilen fatura ile ilgili olarak hiçbir araştırma yapılmadan, dayanağı olmayan takdir komisyonu kararına istinaden tarhiyat yapılamaz.
Danıştay 4. Daire, 15.10.1998 Tarih, E: 1997/2982, K: 1998/3694
Keza, sahte olduğu kabul edilen faturalar konusunda yeterli araştırma yapılmadan, satıcı firmalar nezdinde karşıt incelemeye gidilmeden, sadece şirket yetkililerinin satıcı firmaları tanımadığı ve ödemelerin nakit olduğu yönündeki ifadelerine dayanılarak faturaların sahte olduğu sonucuna varılamaz.
Danıştay 4. Daire, 11.11.1999 Tarih, E: 1999/2183, K: 1999/3989
https://frekansdenetim.com.tr/3304-2takdir-komisyonu-kararlarina-karsi-dava/
