Vergi Dairesine Olan Borçların Tecili, Taksitlendirilmesi ve Vade Hususu
1.GİRİŞ
Bilindiği üzere Devletin kamu harcamalarının finansmanında ve gelirin yeniden dağılımında en büyük enstrümanı vergilerdir. Vergiler aynı zamanda devletin en ucuz finansman kaynağıdır.
Ülkemizde ekonomik, teknik ve siyasi nedenlerle her üç ya da dört yılda bir vergi ve vergi benzeri yükümlülüklerde ödeme kolaylığı sağlayan düzenlemelerin yapıldığı görülmektedir. Bu anlamda 1923 yılından bu yana yirminin üzerinde yasa/tebliğ şeklinde yasal düzenleme yapılmıştır. Söz konusu düzenlemelerin kısa vadede hazineye sıcak para girişi sağladığı bir gerçek olmakla birlikte uzun vadede faydalı olup olmayacağı hep tartışıla gelmiştir.
Söz konusu düzenlemelerin sıklığı vatandaşlar üzerinde, özellikle kriz seneryolarının yazıldığı dönemlerde, vergi affı[1] beklentilerine neden olmakta ve zaten çeşitli nedenlerle vergi ödeme bilinci oluşmamış olan toplumumuzda vergi borçlarının ödenmesinin geciktirilmesine yol açmaktadır.
Öte yandan bazı mükellefler içine düştüğü mali ve ekonomik zorluklarla birlikte, zamanında ödenmeyen vergi borçlarına uygulanan yüksek orandaki gecikme zammının etkisiyle borçlarını ödeyemez duruma gelmektedir.
İşte; gerek çeşitli nedenle zor durumda olmaları dolayısıyla ödeme güçlüğü çeken mükelleflerin ekonomik faaliyetlerini sürdürmelerini temin etmek ve borçlarını tasfiye etmelerini kolaylaştırmak gerek amme alacağının Hazineye en kısa sürede intikalini sağlamak maksadıyla Seri : B Sıra No:4 Tahsilat Genel Tebliği[2] ile borçların tecil ve taksitlendirilmesi konusunda yeni bir düzenleme yapılmıştır. Buna benzer bir düzenleme en son 414 Seri No.lu Tahsilat Genel Tebliği[3] ile yapılmıştı.
Seri : B Sıra No:4 Tahsilat Genel Tebliği ile yapılan düzenlemelere göre özetle;
01.09.2008 tarihi itibariyle vadesi geldiği halde, 30.10.2008 tarihine kadar ödenmemiş olan, Devlete ait olup vergi dairelerince takip ve tahsil edilen, 2008 yılı gelir ve kazançları için tahakkuk eden geçici vergi ve bu vergi ile birlikte ödenmesi gereken damga vergisi hariç bütün amme alacakları için tecil ve taksitlendirme imkanı sağlanmıştır.
Bu anlamda tecil edilen borçlara, yıllık % 3 gibi sembolik bir tecil faizi uygulanmak ve ilk taksit Aralık/2008 ayından başlamak ve eşit taksitler halinde olmak üzere 18 aylık ödeme süresi tanınmaktadır.
Tecil ve taksitlendirmeden yararlanabilmek için mükelleflerin 28.11.2008 günü mesai saati bitimine kadar bağlı olunan vergi dairelerine yazılı olarak başvurmaları gerekmektedir.
Bu yazımızın konusunu da Seri : B Sıra No:4 Tahsilat Genel Tebliği getirilen uygulamanın usul ve esasları oluşturmaktadır.
- TECİL MÜESSESESİNE İLİŞKİN 6183 SAYILI KANUN’DA YER ALAN DÜZENLEME
Söz konusu Tebliğin dayanağını oluşturan 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun[4] 48. Maddesine göre;
Amme borcunun vadesinde ödenmesi veya haczin tatbiki veyahut haczolunmuş malların paraya çevrilmesi amme borçlusunu çok zor duruma[5]düşürecekse, borçlu tarafından yazı ile istenmiş ve teminat gösterilmiş olmak şartıyla alacaklı amme idaresince veya yetkili kılacağı makamlarca; amme alacağı 36 ayı geçmemek üzere ve faiz alınarak tecil olunabilir.
Şu kadar ki, amme borçlusunun alacaklı tahsil daireleri itibarıyla tecil edilen borçlarının toplamı ellibin Yeni Türk Lirasını (bu tutar dahil) aşmadığı takdirde teminat şartı aranılmaz. Bu tutarın üzerindeki amme alacaklarının tecilinde, gösterilmesi zorunlu teminat tutarı ellibin Yeni Türk Lirasını aşan kısmın yarısıdır. Bakanlar Kurulu; bu tutarı on katına kadar artırmaya, yarısına kadar indirmeye, yeniden kanuni tutarına getirmeye ve alacaklı amme idareleri itibarıyla bu hadler arasında farklı tutar belirlemeye yetkilidir.
Borcunun tecilini talep eden ancak, talepleri uygun görülmeyerek reddedilen borçlular söz konusu borçlarını reddin tebliği tarihinden itibaren idarece 30 güne kadar verilebilecek ödeme süresi içinde ödedikleri takdirde bu amme alacağı ödendiği tarihe kadar faiz alınmak suretiyle tecil olunur.
Tecil selahiyetini kullanacak ve bu selahiyeti devredecek olanlar Devlete ait amme alacaklarında ilgili vekiller, vilayet hususi idarelerine ait amme alacaklarında valiler, belediyelere ait amme alacaklarında belediye reisleridir.
Haciz yapılmışsa mahcuz mal, değeri tutarınca teminat yerine geçer. Tecil edilen amme alacakları ile ilgili olarak daha önce tatbik edilen ve borcun tamamını karşılayacak değerde olan hacizler, yapılan ödemeler nispetinde kaldırılır ve buna isabet eden teminat iade edilir. Ancak, mahcuz malların değeri tecil edilen borç tutarından az, zorunlu teminat tutarından fazla olması halinde, tatbik edilen hacizler, tecil şartlarına uygun olarak yapılan ödemeler neticesinde kalan tecilli borç tutarı mahcuz mal değerinin altına inmediği müddetçe kaldırılmaz. Tecilli borca karşılık alınan teminat ise, tecil şartlarına uygun olarak yapılan ödemeler neticesinde kalan tecilli borç tutarının zorunlu teminat tutarının altına inmesi durumunda, yapılan ödemeler nispetinde kaldırılır.
Tecil salahiyetini kullanacak ve bu salahiyeti devredecek olan makamlar; tecil edilecek amme alacaklarını tür ve tutar olarak belirlemeye, amme borçlusunun faaliyetine devam edip etmediğini esas alarak tecil edilecek alacakları tespit etmeye, tecilde taksit zamanlarını ve diğer şartları tayin etmeye yetkilidir.
Tecil şartlarına riayet edilmemesi, değerini kaybeden teminatın veya mahcuz malların tamamlanmaması veya yerlerine başkalarının gösterilmemesi hallerinde amme alacağı muaccel olur. Tecil edilen amme alacağının gecikme zammı tatbik edilmeyen alacaklardan olması halinde, ödenen tecil faizleri iade veya mahsup edilmez.
Yasanın Maliye Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak Seri : B Sıra No:4 Tahsilat Genel Tebliği yayımlanarak, zor durumda bulunan mükelleflere ödeme kolaylığı sağlanmış ve 31.10.2008 tarih, B.07.1.GİB.0.06.38/3802-93 sayı ve 2008/4 sıra no.lu tahsilat iç genelgesinde de uygulamaya ilişkin açıklık getirilmiştir.
- SERI : B SIRA NO:4 TAHSILAT GENEL TEBLİĞİ İLE YAPILAN DÜZENLEME
3.1. Tecil ve Taksitlendirme İmkanından Yararlanabilecek Olanlar
Tecil ve taksitlendirme imkanından asli borçlularla birlikte 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ile 6183 sayılı Kanunda yer alan sorumluluk düzenlemeleri nedeniyle mirasçılar, kanuni temsilciler ve ortaklar gibi asıl amme borçlusu dışında amme borçlusu sayılan kişiler de sorumlu oldukları tutar için talepte bulunmaları halinde yararlanabileceklerdir.
Öte yandan Adi ortaklıklarda ve kollektif şirketlerde ortaklar ortaklığın ödenmemiş borçlarından müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarından, ortaklığın borçları için hisseleri nispetinde Tebliğ hükümlerinden yararlanmaları mümkün değildir. Bununla birlikte, ortaklar ortaklık borçlarının tamamı için Tebliğ ile getirilen düzenlemeden yararlanabileceklerdir.
2-Tecil ve Taksitlendirmenin Kapsamı
3.2.1. Kapsama Giren Borçlar:
Seri:B Sıra No:4 Tahsilat Genel Tebliği ile düzenlenen tecil ve taksitlendirme kapsamına 1 Eylül 2008 tarihi itibarıyla (bu tarih dahil) vadesi geldiği halde anılan Tebliğin yayım tarihi olan 30 Ekim 2008 tarihine kadar ödenmemiş olan ve Devlete ait olup Bakanlığımıza bağlı vergi dairelerince takip ve tahsil edilen, tüm amme alacakları[6] alınmıştır.
Ancak 2008 yılı gelir ve kazançları için tahakkuk eden geçici vergi ve bu vergi ile birlikte ödenmesi gereken damga vergisinden olan amme alacakları tecil olunamayacaktır.
3.2.2. Kapsama Girmeyen Borçlar
Seri:B Sıra No:4 Tahsilat Genel Tebliği ile düzenlenen tecil ve taksitlendirme kapsamına 1 Eylül 2008 tarihi itibarıyla vadesi geldiği halde anılan Tebliğin yayım tarihi olan 30 Ekim 2008 tarihine kadar ödenmemiş amme alacakları girdiğinden, vergilendirme dönemi veya tahakkuk tarihleri 1 Eylül 2008 tarihinden önce olmakla birlikte, vade tarihi 1 Eylül 2008 tarihinden sonraki bir tarihe rastlayan amme alacakları anılan Tebliğ kapsamında tecil olunamayacaktır.
Ayrıca anılan 2008/4 Seri No.lu Tahsilat İç Genelgesine göre ;
-5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun geçici 3 üncü maddesi ile 5393 sayılı Belediye Kanununun geçici 5 inci maddesi uyarınca, Büyükşehir Belediyeleri, Belediyeler ve bunlara bağlı kuruluşlar ile sermayesinin %50’sinden fazlası büyükşehir belediyelerine veya belediyelere ait şirketlerin yapılandırılan borçları ile bu borçlardan dolayı tahakkuk eden “1055 Düşük Olan Değerleme Tutarı”ndan olan borçları,
-5228 sayılı Bazı Kanunlarda ve 178 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun geçici 6 ncı maddesi uyarınca tecil edilmiş ve tecil şartlarına uygun olarak ödenmekte olan borçlar,
-5569 sayılı Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Mali Sektöre Olan Borçlarının Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanunun 3 üncü maddesi uyarınca tecil edilmiş ve tecil şartlarına uygun olarak ödenmekte olan borçlar,
-5736 sayılı Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanunun 1 ve 2 nci maddeleri uyarınca taksitlendirilen borçlar,
-5766 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca tecil edilmiş ve tecil şartlarına uygun olarak ödenmekte olan borçlar,
Tebliğ (tecil ve taksitlendirme) kapsamına girmemektedir.
Diğer taraftan, anılan Tebliğ ile Devlete ait olup vergi dairelerince tahsil edilen alacaklar kapsama alındığından, vergi dairelerince tahsil edilip de tamamı genel bütçe dışındaki ilgili kurumlara aktarılan (Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumuna aktarılan öğrenim harç kredisi, öğrenim kredisi gibi) alacaklar da bu Tebliğ kapsamında değerlendirilmeyecek ve taksitlendirilmeyecektir.
Ayrıca mükelleflerin Seri:B Sıra No:4 Tahsilat Genel Tebliğinin yayım tarihi olan 30 Ekim 2008 tarihi itibarıyla 213 sayılı Vergi Usul Kanununun “Pişmanlık ve ıslah” başlıklı 371 inci maddesi ile “Vergi ziyaı, usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarında indirme” başlıklı 376 ncı maddesi çerçevesinde tahakkuk eden borçlarının anılan Tebliğ kapsamında tecil ve taksitlendirilmesi mümkün değildir. Ancak, 213 sayılı Kanunun 371 ve 376 ncı maddelerindeki şartların ihlal edilmiş olması ve gerekli düzeltmeler sonucu oluşan vade tarihlerinin 1 Eylül 2008 tarihi veya bu tarihten önceki bir tarih olması halinde bu borçlar da anılan Tebliğ kapsamında değerlendirilecektir.
3.2.3. Dava Konusu Yapılan Vergilerin Durumu:
2008/4 Seri No.lu Tahsilat İç Genelgesinde; “İhbarname kuralına göre yapılan tarhiyata karşı mükelleflerce açılan davalar üzerine vergi mahkemelerince; davanın incelenmeksizin reddine, 2577 sayılı Kanun gereğince davanın açılmamış sayılmasına, dosyanın işlemden kaldırılmasına veya davadan feragat edilmesine ilişkin karar verilmesi halinde, dava konusu ihbarnamenin tebliğini izleyen 30 günlük sürenin son günü esas alınarak amme alacağı tahakkuk ettirilmekte, tahakkuk tarihinden itibaren bir aylık ödeme süresinin son günü vade tarihi olarak belirlenmektedir.
Tarhiyata yönelik dava açılması nedeniyle tahakkuk etmemiş amme alacakları için anılan Tebliğ hükümlerinden yararlanılmak istenmesi halinde, mükellefin ihtilaftan vazgeçmesi üzerine yukarıda açıklandığı şekilde oluşan vade tarihinin 1 Eylül 2008 tarihi veya bu tarihten önceki bir tarih olması ve mükellefin ihtilaftan vazgeçmesi şarttır. İhtilaftan vazgeçildiğine ilişkin dilekçeler iki örnek olarak vergi dairesine verilebileceği gibi, başvuru süresi içerinde ilgili yargı mercine verilerek durumu tevsik eden bir yazı ekinde ilgili vergi dairesine de ibraz edilebilecektir. İhtilaftan vazgeçilmesine ilişkin dilekçelerin vergi dairesine verilmesi halinde dilekçenin bir örneği derhal ilgili yargı mercine gönderilecektir.
Bu takdirde amme alacağına vade tarihinden anılan Tebliğ uyarınca yapılan müracaat tarihine kadar (bu tarih hariç) gecikme zammı hesaplanacağı tabiidir.
Vergi mahkemelerinin tarhiyatı tasdik ya da tadilen tasdik kararları üzerine mükellefe tebliğ edilen Vergi Mahkemesi Kararına Göre Vergi/Ceza İhbarnamesi ile belirlenen vade tarihinin 1 Eylül 2008 tarihi veya bu tarihten önceki bir tarih olması halinde bu borçlar söz konusu Tebliğ kapsamında taksitlendirilecektir. Bu aşamada taksitlendirme kapsamına alınan borçlar için mükelleflerin üst yargı mercilerindeki ihtilaflarından vazgeçmesi şartı aranılmayacaktır.
Yargı mercilerince verilen yürütmeyi durdurma kararları nedeniyle tahsili durdurulan amme alacakları, mükelleflerin talepleri halinde söz konusu Tebliğ kapsamında taksitlendirilecektir.” denilmektedir.
Ancak Tebliğin 30.10.2008 tarihinde yayımlandığı ve vade tarihi 1 Eylül 2008 tarihi veya bu tarihten önceki bir tarih olan amme borçlarının tecil ve taksitlendirme kapsamına alındığı, Tebliğ kapsamında tecil ve taksitlendirmeden yararlanmak isteyenlerin en son 28.11.2008 tarihine kadar başvurmalarının zorunlu olduğu düşünüldüğünde talep süresi içinde, bu kapsamdaki tarhiyata karşı mükelleflerce açılan davalar üzerine vergi mahkemelerince; davanın incelenmeksizin reddine, 2577 sayılı Kanun gereğince davanın açılmamış sayılmasına, dosyanın işlemden kaldırılmasına veya davadan feragat edilmesine ilişkin karar verilmesi hallerinde mükelleflerin tecil ve taksitlendirmeden yararlanmaları fiilen mümkün değildir. Çünkü nizanın/uyuşmazlığın talep süresi için sonlan(dırıl)ması halinde vadenin zaten 1 Eylül 2008 tarihinden önce olması imkansızdır. Dolayısıyla Tebliğ kapsamına dava aşamasında olan vergi ve alacakların da dahil edilmesinin hem hukuki hem de idari anlamda daha faydalı olacağı kanaatini taşımaktayım.
Öte yandan bahse konu iç genelgede dava konusu yapılan vergilerle ilgili olarak, “dava konusu ihbarnamenin tebliğini izleyen 30 günlük sürenin son günü esas alınarak amme alacağı tahakkuk ettirilmekte, tahakkuk tarihinden itibaren bir aylık ödeme süresinin son günü vade tarihi olarak belirlenmektedir.” Denilmektedir.
Ancak benzer düzenlemelerin yer aldığı 414 Seri No.lu Tahsilat Genel Tebliğinin uygulaması ile ile ilgili olarak Danıştay’ca[7] verilen bir kararda “ dava açılmış olmasının 414 seri no.lu tahsilat genel tebliğinden yararlanma açısından bir engel teşkil etmediği gibi tebliğ kapsamında belirtilen vade tarihleri ile ilgili olarak da dava konusu edilen vergilerin vadesini değiştirmeyeceği”[8] ifade edilerek vadeden verginin özel kanunlarında yazılı vadeninin anlaşılması gerektiği belirtilmiştir. Faydalı olcağı düşüncesiyle kararın gerekçesi dipnot olarak aşağıya alınmıştır.
3.3. Başvuru Süresi ve Şekli
Seri:B Sıra No:4 Tahsilat Genel Tebliği ile düzenlenen tecil ve taksitlendirme kapsamında borçlarının taksitlendirmesini isteyen mükelleflerin 28 Kasım 2008 Cuma günü mesai saati bitimine kadar, dilekçe ile borçlusu bulundukları vergi dairelerine başvurmaları gerekmektedir. Söz konusu dilekçenin örneği Gelir İdaresi Başkanlığının internet adresinden[9] temin edilebilir.Mükelleflerin kendilerince hazırladıkları ve Seri:B Sıra No:4 Tahsilat Genel Tebliği ile tanınan tecil ve taksitlendirmeden yararlanmak istediklerini belirten dilekçelerin de kabul edileceği tabidir.
Aynı il veya farklı illerde birden fazla vergi dairesinde mükellefiyet kaydı bulunan mükellefler her bir vergi dairesine olan borçları için ayrı talepte ve vergi dairesine olan borcunun tamamı için tecil ve taksitlendirme talebinde bulunması gerekmetedir. Ancak her vergi dairesine olan borç için tecil ve taksitlendirme talebinde bulunma şartı aranmamaktadır.
Seri:B Sıra No:4 Tahsilat Genel Tebliğinde, başvuruların posta yoluyla yapılması mümkün olduğu belirtildiğinden, başvuru dilekçelerinin taahhütlü posta veya APS ile gönderilmesi halinde postaya verildiği tarih, adi posta ile gönderilmesi halinde ise vergi dairesi kayıtlarına intikal ettiği tarih başvuru tarihi olarak dikkate alınacaktır.
Tebliğ gereğince yapılacak tecil ve taksitlendirme işlemleri için alacağın türü ve tutarı dikkate alınmaksızın alacaklı tahsil daireleri yetkili kılınmıştır. Bu nedenle başvurular doğrudan mükelleflerin borçlu oldukları tahsil dairelerine yapılacaktır.
Seri:B Sıra No:4 Tahsilat Genel Tebliğinde belirtilen 28 Kasım 2008 tarihine kadar yapılmayan başvurular ile vadesi 1 Eylül 2008 tarihinden sonra olan alacaklar için yapılan tecil ve taksitlendirme başvuruları Seri:A Sıra No:1 Tahsilat Genel Tebliğinde yer alan esaslar dahilinde değerlendirilerek sonuçlandırılacaktır.
3.4. Borçların Tecili, Tecil Süresi, Borç Tutarının Tespiti, Tecil Faiz Oranı ve Teminat
Söz konusu Tebliğ mükelleflere borçlarının tamamını (vergi, ceza, gecikme faizi, gecikme zammı, vd.) ilk taksiti Aralık/2008 ayından başlamak üzere 18 ayda ve 18 eşit taksitte ödeme imkanı tanımaktadır.
Söz konusu Tebliğ uyarınca müracaatta bulunan mükelleflerin borç asıllarına, vade tarihlerinden tecil talep tarihine kadar (bu tarih hariç) geçen süre için 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre gecikme zammı hesaplanarak toplam borç tutarı belirlenecektir.
Toplam borç tutarı Tebliğde belirtilen şekilde 18 eşit taksite bölünecek, taksitlendirmede lira kesirleri ilk taksit tutarına ilave edilecektir. Bulunacak taksit tutarlarına uygulanacak tecil faiz tutarı hazırlanan ödeme planlarında ayın son iş günü itibarıyla hesaplanarak gösterilecektir.
Mükellefler, söz konusu Tebliğ kapsamında daha kısa bir sürede borçlarını ödeme yönünde talepte bulunsalar dahi ödeme planı 18 aya göre hazırlanacak, ancak, mükellefler istedikleri takdirde taksitlerini erken ödeyebileceklerdir. Bu durumda tecil faizi ödeme tarihi itibarıyla hesaplanacağından, erken ödenen taksitler için daha az tecil faizi tahsilatı yapılacağı tabiidir.
Seri:B Sıra No:4 Tahsilat Genel Tebliğinde vadesi 1 Eylül 2008 tarihi veya bu tarihten önceki bir tarih olan borçlar için Tebliğin yayımı tarihinden itibaren 28 Kasım 2008 tarihine kadar yapılacak tecil ve taksitlendirme müracaatlarına uygulanacak tecil faizi oranı yıllık %3 olarak belirlendiğinden tecil faizi, bu oran üzerinden genel hükümler çerçevesinde hesaplanacaktır .
Öte yandan vergi dairelerince taksitlendirilen alacaklar için mükelleflere; ödenecek taksit tutarlarını, tecil faizi tutarlarını ve taksitlerin vade tarihlerini (vade tarihi olarak her ayın son iş günü belirtilecektir) gösteren yazı tebliğ edilecektir. Ayrıca, tebliğ edilen yazıda tecil edilen borçların tecil şartlarına uygun ödenmemesi halinde, tecil şartlarının ihlal edilmiş olacağı ve amme alacağının cebren takip ve tahsil edileceği belirtilecektir.
3.5. Tecilli Alacaklar ile Tecil Talepleri Değerlendirme Aşamasında Olan Alacakların Durumu
3.5.1. 30 Ekim 2008 tarihi itibarıyla tecil edilmiş ve tecil şartlarına uygun olarak ödenmekte olan alacaklar
Seri:B Sıra No:4 Tahsilat Genel Tebliği kapsamında olup Tebliğin yayım tarihi itibarıyla tecil edilmiş ve tecil şartlarına uygun olarak ödenmekte olan amme alacaklarının, söz konusu Tebliğin yayım tarihinden sonra ödenmesi gereken taksit tutarlarına, mükelleflerin başvuru şartı aranmaksızın tecil müracaat tarihlerinden, anılan Tebliğin yayım tarihi olan 30 Ekim 2008 tarihine kadar geçen süre için geçerli olan oranlar, Tebliğin yayım tarihinden itibaren de Tebliğde belirlenen taksit süresi boyunca (Son taksit Mayıs 2010 ayında ödenecektir.) yıllık %3 oranında tecil faizi uygulanacaktır.
30 Ekim 2008 tarihi itibarıyla tecil edilip de tecil şartlarına uygun olarak ödenmekte olan alacaklara ilişkin verilmiş olan tecil süresinin, Seri:B Sıra No:4 Tahsilat Genel Tebliğinde öngörülen 18 aylık taksit süresinden daha fazla olması halinde mevcut tecillere yıllık %3’lük tecil faiz oranı yukarıda açıklandığı şekilde yansıtılacak, ancak Mayıs 2010 ayından sonra ödenecek taksitlere müracaat tarihinden Tebliğin yayımlandığı tarihe kadar yıllık %24, Tebliğin yayım tarihinden 31 Mayıs 2010 tarihine kadar yıllık %3, 1 Haziran 2010 tarihinden itibaren de taksit ödemesinin yapıldığı tarihe kadar uygulanmakta olan tecil faiz oranı uygulanacaktır.
30 Ekim 2008 tarihi itibarıyla tecil edilip de tecil şartlarına uygun olarak ödenmekte olan amme alacakları ile ilgili olarak mükelleflerin Seri:B Sıra No:4 Tahsilat Genel Tebliğinden verilecek tecil süresi için yararlanmak istemeleri halinde, 28 Kasım 2008 tarihine kadar bağlı oldukları vergi dairesine dilekçe ile başvurarak, kalan taksit tutarlarının anılan Tebliğ kapsamında tecilini talep etmeleri gerekmektedir. Bu takdirde mükelleflerin, daha önce tecil şartlarına uygun olarak ödedikleri taksit tutarları için tecil hükümleri geçerli sayılacak, kalan taksitlere Aralık 2008 ayından başlamak üzere 18 ayda 18 eşit taksitte ödenecek şekilde ödeme planı verilecektir. Ancak bu şekilde yapılacak tecillerde, kalan borçlar için verilecek tecil süresinin hesabında ilk müracaat tarihlerinden itibaren 36 aylık azami süre tespit edilecek ve verilecek süre her hal ve takdirde Mayıs 2010 ayını geçemeyecektir.
3.5.2. 30 Ekim 2008 tarihi itibarıyla tecil talepleri değerlendirme aşamasında olan mükellefler ile ilgili yapılacak işlemler
6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesine göre tecil talebinde bulunan ancak talepleri Seri:B Sıra No:4 Tahsilat Genel Tebliğinin yayımlandığı tarih olan 30 Ekim 2008 tarihi itibarıyla değerlendirme aşamasında olan mükelleflerin, anılan Tebliğ hükümlerinden yararlanmak istemeleri halinde, 28 Kasım 2008 tarihine kadar yazılı olarak ilgili vergi dairelerine başvurmaları gerekmektedir.
Bu itibarla, tecile yetkili makamlarca bu tür talepler ivedi olarak ilgili vergi dairelerine gönderilecek, vergi dairelerince mükelleflerle söz konusu Tebliğden yararlanmak üzere talepte bulunup bulunmayacakları hususunda irtibata geçilecektir.
Bu çerçevede, başvuruda bulunan mükelleflerin borçları için ilk müracaat tarihinden anılan Tebliğin yayımlandığı tarihe kadar geçerli olan tecil faizi oranları, Tebliğin yayım tarihinden sonra da yıllık % 3 oranında tecil faizi oranı uygulanarak ilk müracaat tarihlerinden itibaren Tebliğde belirtilen süre ve şartlarda borçları tecil edilecektir.
Tebliğin yayım tarihi itibarıyla tecil talepleri değerlendirme aşamasında olan mükelleflerin Tebliğ hükümlerinden yararlanmak istememeleri halinde talepleri Seri:A Sıra No:1 Tahsilat Genel Tebliğinde yapılan açıklamalar çerçevesinde tecile yetkili makamlarca değerlendirilecektir. İlgili makamlarca tecil ve taksitlendirmenin uygun görülmesi halinde tecil müracaat tarihinden itibaren yıllık %24 tecil faiz oranı uygulanacaktır.
3.6. Mahsup Talepli Borçlara İlişkin İşlemler
Seri:B Sıra No:4 Tahsilat Genel Tebliği hükümlerinden yararlanmak isteyen mükelleflerin borçlarının tamamının tecil ve taksitlendirilmesi gerekmektedir.
Bununla birlikte, anılan Tebliğin yayım tarihinden önce vergi mevzuatında yer alan düzenlemeler nedeniyle mahsuben iade talebinde bulunan ancak bu talepleri vergi dairesince sonuçlandırılamamış mükelleflerin, mahsup talep ettikleri borçlarının Tebliğ kapsamı dışında tutulmasını istemeleri mümkündür.
Bu durumda, mükelleflerin talepleri doğrultusunda mahsuben ödenmesi talep edilen borçları Tebliğ kapsamı dışında bırakılarak kalan borçlar taksitlendirilecektir.
Diğer taraftan, mükelleflerin mahsup talep ettikleri borçlar için Seri:B Sıra No:4 Tahsilat Genel Tebliği hükümlerinden yararlanmak istemeleri halinde mahsuben iade talebinden vazgeçtiklerini, bağlı bulundukları vergi dairesine, birden fazla vergi dairesine mahsup talepli borçları olması halinde ise her birine ayrı ayrı anılan Tebliğden yararlanmak için belirlenen başvuru süresi içinde bildirmeleri gerekmektedir.
Mükellefin kendi borcu dışında, ilgili mevzuat uyarınca üçüncü şahısların borçlarına mahsup talebi olması halinde ise mahsup talebinden vazgeçilebilmesi için borcuna mahsup istenen üçüncü şahsın da bu konuya yönelik irade beyanı aranılacaktır. Lehine mahsup talep edilen üçüncü şahsın ise mükellefin irade beyanı olmadan anılan Tebliğden yararlanmak üzere başvuruda bulunabileceği tabiidir.
Bununla birlikte, mahsup talebinden vazgeçen mükelleflerin, mahsup talebine konu iade alacaklarının, Tebliğ kapsamı dışında kalan borçlarına ilgili mevzuat uyarınca mahsubunu talep etmeleri mümkün bulunmaktadır.
Vergi mevzuatı uyarınca iade hakkı bulanan mükelleflerin, iade talep ettikleri alacakları ile anılan Tebliğ kapsamında taksitlendirilen borçlarını, mahsup işlemlerinin mahsuben ödenmek istenen taksitin ödenmesi gereken ay içerisinde tamamlanması koşuluyla, mahsuben ödemeleri mümkündür.
3.7. Teminat Gösterilmesi
Mükelleflerin birikmiş borçlarının tamamına yıllık %3 tecil faizi ile 18 eşit taksitte ödenmesini sağlayan Seri:B Sıra No:4 Tahsilat Genel Tebliğinde, “6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesine göre tecil edilen amme alacaklarına ilişkin teminat uygulaması söz konusu Tebliğ kapsamında yapılan teciller için de geçerli olduğundan, gerek teminat uygulamasına yönelik işlemlerde gerekse hacizlerin kaldırılmasına yönelik taleplerinin değerlendirilmesinde Seri:A Sıra No:1 Tahsilat Genel Tebliğinin ilgili bölümlerinde yapılan açıklamalara göre işlem yapılacaktır.” denilmiştir.
Söz konusu Tebliğin dayanağını oluşturan 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48. Maddesi gereğince “ Amme borcunun vadesinde ödenmesi veya haczin tatbiki veyahut haczolunmuş malların paraya çevrilmesi amme borçlusunu çok zor duruma düşürecekse, borçlu tarafından yazı ile istenmiş ve teminat gösterilmiş olmak şartıyla alacaklı amme idaresince veya yetkili kılacağı makamlarca; amme alacağı 36 ayı geçmemek üzere ve faiz alınarak tecil olunabilmektedir.
Ancak, amme borçlusunun alacaklı tahsil daireleri itibarıyla tecil edilen borçlarının toplamı ellibin Yeni Türk Lirasını (bu tutar dahil) aşmadığı takdirde teminat şartı aranılmayacak, bu tutarın üzerindeki amme alacaklarının tecilinde, gösterilmesi zorunlu teminat tutarı ellibin Yeni Türk Lirasını aşan kısmın yarısı kadar olacaktır.
Öte yandan haciz yapılmışsa mahcuz mal, değeri tutarınca teminat yerine geçecek, tecil edilen amme alacakları ile ilgili olarak daha önce tatbik edilen ve borcun tamamını karşılayacak değerde olan hacizler, yapılan ödemeler nispetinde kaldırılacak ve buna isabet eden teminatın iade edilecektir. Ancak, mahcuz malların değeri tecil edilen borç tutarından az, zorunlu teminat tutarından fazla olması halinde, tatbik edilen hacizler, tecil şartlarına uygun olarak yapılan ödemeler neticesinde kalan tecilli borç tutarı mahcuz mal değerinin altına inmediği müddetçe kaldırılmayacak, tecilli borca karşılık alınan teminat ise, tecil şartlarına uygun olarak yapılan ödemeler neticesinde kalan tecilli borç tutarının zorunlu teminat tutarının altına inmesi durumunda, yapılan ödemeler nispetinde kaldırılacaktır. Tecil şartlarına riayet edilmemesi, değerini kaybeden teminatın veya mahcuz malların tamamlanmaması veya yerlerine başkalarının gösterilmemesi hallerinde ise amme alacağı muaccel hale gelecektir.
6183 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinde, teminat olarak kabul edilecek değerler sayılmıştır.
Madde hükmüne göre;
- a) Para,
- b) Bankalar tarafından verilen süresiz teminat mektupları,
- c) Hazine Müsteşarlığınca ihraç edilen Devlet iç borçlanma senetleri (Hazine bonosu ve Devlet tahvilleri) veya bu senetler yerine düzenlenen belgeler (nominal bedele faiz dahil edilerek ihraç edilmişse bu işlemlerde ana paraya tekabül eden satış değerleri esas alınır.),
- d) Bakanlar Kurulu tarafından tespit edilecek milli şirketlerin hisse senetleri ve tahvilleri (Bu hisse senetleri ve tahviller, teminatın kabul edilmesine en yakın borsa cetvelleri üzerinden % 15 noksanıyla değerlendirilir.),
- e) Amme borçlusu veya borçlular lehine üçüncü şahıslar tarafından gösterilen ve alacaklı amme idarelerince haciz varakalarına istinaden haczedilen menkul ve gayrimenkul mallar, teminat olarak kabul edilecektir.
6183 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin (5) numaralı bendi uyarınca, üçüncü şahıslar tarafından borçlu lehine teminat olarak gösterilen menkul veya gayrimenkul malların da teminat olarak alınması mümkündür. Bu durumda, üçüncü şahsın kendisine ait malı başkasının borcuna karşılık teminat olarak vermek istemesi halinde, bu iradesini açık bir şekilde gösteren imzalı muvafakat yazısını tahsil dairesine bizzat getirmesi gerekmektedir.
Ancak, muvafakat yazısının bizzat üçüncü şahıs tarafından getirilmemesi halinde, üçüncü şahıs tarafından imzalanmış ve noter tarafından onaylanmış bir örneğinin tahsil dairesine gönderilmesi gerekmektedir.
Muvafakat yazısında; alacaklı tahsil dairesinin ismi, borçlunun adı, soyadı/unvanı, T.C. Kimlik/Vergi Kimlik Numarası, borcun türü, dönemi, tutarı, teminatın asli ve fer’i alacakları kapsamak üzere ve 6183 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin (5) numaralı bendi gereğince teminat olarak verildiği, teminat olarak gösterilen menkul ve/veya gayrimenkul malın özellikleri belirtilecek ve malın teşhisine yarayacak belge fotokopileri de eklenecektir.
Bu şekilde muvafakat yazısı alındıktan sonra, haciz varakasına istinaden mal gayrimenkul ise tapu müdürlüğüne haciz tebliğ edilmek, mal menkul mal ise haciz tutanağı ile haczedilmek suretiyle haciz işlemleri gerçekleştirilecektir.
Amme borçlusu veya borçlu lehine üçüncü şahıslar tarafından elbirliği (iştirak halinde) mülkiyetine konu gayrimenkullerin teminat olarak gösterilebilmesi için 4721 sayılı Kanunun 701 ve devamı maddeleri uyarınca diğer ortakların (maliklerin) muvafakatı gerektiğinden bu tür malların teminat olarak alımı sırasında bu hususun göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
6183 sayılı Kanunun 10 uncu maddesi hükmüne göre verilen teminatların sonradan tamamen veya kısmen değerini kaybetmesi veya borç tutarının artması halinde, teminatın tamamlanması veya yerine başka teminat gösterilmesi istenecektir. Üçüncü kişiler tarafından gösterilen teminatın değerinin azalması halinde, teminatın tamamlatılmasının borçludan isteneceği tabiidir. Aynı madde hükmüne göre borçlu, tahsil dairesinin kabulüne bağlı olarak daha önce verdiği teminatı kısmen veya tamamen başka bir teminatla değiştirebilecektir.
6183 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinde teminatın nev’ileri belirtildikten sonra, bu maddeye göre teminat sağlayamayanlara, Kanunun 11 inci maddesiyle (kabulü tahsil dairesinin ihtiyarına bırakılmak suretiyle) muteber bir şahsı müteselsil kefil ve müşterek müteselsil borçlu olarak gösterebilme imkanı tanınmıştır. Şahsi kefalet, tespit edilecek şartlara uygun olarak noterden tasdikli mukavele ile tesis edilecektir.
3.8. Tecil Taksitlerinin Süresinde Ödenme(me)si
Zor durumda olan mükelleflere borçalarını tecil ve taksitlendirme imkanı veren Seri:B Sıra No:4 Tahsilat Genel Tebliği kapsamında borçları taksitlendirilen mükellefler, ödeme planlarında gösterilen ve vadesi geçmemiş olan taksitlerini, tecil faizleri ile birlikte bankaya da ödeyebileceklerdir. Borçların taksit ödeme süresi içerisinde ödenmemesi halinde tecil ihlal edilmiş olacak ve tecil edilen amme alacakları cebren takip ve tahsil edilecektir.
Ancak, anılan Tebliğ ile mükelleflerin taksitlendirme süresi içerisinde tecilin geçerli sayılması yönünde talepte bulunmaları halinde bu talepleri değerlendirerek sonuçlandırma yetkisi tecile yapan vergi dairelerine verilmiştir. Vergi daireleri bu yetkilerini taksitlendirme süresi içerisinde en fazla 2 taksitin süresinde ödenmemesi ve tecil ihlaline neden olan taksit tutarlarının hesap edilecek tecil faizi ile birlikte tecilin geçerli sayıldığına ilişkin yazının tebliğ edildiği tarihten itibaren 5 iş günü içinde ödenmesi halinde kullanabileceklerdir.
Tecil ihlaline neden olan taksitin son taksit olması halinde mükelleflerin tecilin geçerli sayılmasına ilişkin taleplerini en geç son taksit ödeme süresini izleyen ayın sonuna kadar yapmaları ve ihlal edilen taksit tutarı ile hesaplanan tecil faizini aynı sürede ödemeleri gerekmekte olup bu tarihten sonra yapılacak başvurular üzerine tecil geçerli sayılmayacaktır.
Bir başka anlatımla, mükelleflerin tecil şartlarına uygun ödeme yapmamaları nedeniyle ihlal olan tecilin geçerli sayılabilmesi için tanınan yetki 18 aylık taksit süresince en fazla iki taksitin süresinde ödenmemesi halinde geçerli olacaktır.
Tebliğ kapsamında ödenmesi gereken taksit tutarlarının süresinde ödenmemesi tecil ihlaline neden olmakla birlikte, her bir taksit itibarıyla taksit tutarlarının kuruşlardan oluşan lira kesirlerinin eksik ödenmesi durumunda, eksik ödenmiş kuruş toplamları 8 YTL’na ulaşmadığı sürece, tecil ihlal edilmemiş sayılacaktır.
Daha önce tecile yetkili makamlarca borçları tecil ve taksitlendirilen, ancak anılan Tebliğin yayım tarihi itibarıyla tecil şartlarına uyulmaması nedeniyle ihlal edilmiş olan tecillerin geçerli sayılması yönündeki mükellef talepleri vergi dairelerince değerlendirilecek, mükellefin talebinin uygun görülmesi halinde tecil geçerli sayılarak, kalan borç tutarı söz konusu Tebliğ kapsamında taksitlendirilebilecektir.
Öte yandan mükellefçe tecil şartlarına riayet edilmemesi, değerini kaybeden teminatın veya mahcuz malların tamamlanmaması veya yerlerine başkalarının gösterilmemesi hallerinde amme alacağı muaccel olur. Tecil edilen amme alacağının gecikme zammı tatbik edilmeyen alacaklardan olması halinde, ödenen tecil faizleri iade veya mahsup edilmez. Ödenen tecil faizleri, amme borcu gecikme zammı uygulanan alacaklardan (bir kısmına gecikme zammı uygulanmışsa uygulanan kısma isabet eden tecil faizi ) olması halinde gecikme zamlarına mahsup edilir.
3.9. Diğer Hususlar:
3.9.1. Motorlu Taşıt Vergisinde Tecil ve Taksitkendirme:
Seri:B Sıra No:4 Tahsilat Genel Tebliğinde mükelleflerin motorlu taşıtlar vergisinden olan borçlarının da anılan Tebliğ kapsamında taksitlendirilebileceği ve mükelleflerin her bir taşıt itibarıyla hesaplanacak toplam borçları için başvuruda bulunmalarının zorunlu olduğu belirtilmiştir. Bu itibarla mükelleflerin maliki oldukları taşıt sayısının birden fazla olması halinde, istedikleri taşıta ilişkin borçlar yönünden talepte bulunmaları mümkündür.
Motorlu taşıtlar vergisinin tecil ve taksitlendirilmesi halinde mükelleflerin maliki oldukları taşıta ilişkin satış ya da devir yapabilmeleri için tecil edilen borçlarını defaten ödemeleri gerekmektedir.
3.9.2. Borcu Yoktur Yazısı
Mükellefden bazı kamu ihalelerinde vergi dairelerine borcu olmadığına dair yazı istenmektedir. Tebliğ kapsamında borçları taksitlendirilen mükelleflere, tecil ve taksitlendirilen borçlarının % 10’unu ödemiş olmaları ve vadesi geçmiş başkaca bir borcunun bulunmaması şartlarıyla vadesi geçmiş borcunun bulunmadığına dair yazı verilebilecektir.Öte yandan verilen bir muktezada tecil edilen ve taksitlendirilen vergi borçlarının vadesi geçmiş olarak değerlendirilemeyeceği[10] ifade edilmiştir.
3.9.3. Seri:B Sıra No:4 Tahsilat Genel Tebliği HükümlerindenYararlanmak İçin Başvurmayanlar
2008/4 sayılı Tahsilat İç Genelgesinde “Seri:B Sıra No:4 Tahsilat Genel Tebliği uyarınca tecil başvurusunda bulunmayan ya da taksit ödemelerini aksatan mükelleflerden aranılan amme alacaklarının cebren takip ve tahsiline ivedilikle başlanacağı” belirtilmiştir. Dolayısıyla Vergi Dairelerine borcu olan mükelleflerin Tebliğ hükümlerinden yararlanmaları kendi menfaatlerinedir.
4.SONUÇ
Seri:B Sıra No:4 Tahsilat Genel Tebliği ile mükelleflere tanınan tecil ve taksitlendirme imkanı kanun önünde eşitlik ve vergide adalet ilkerine aykırılığı dolayısıyla akademik çevrelerce eleştirilecek olmakla birlikte mükelleflere büyük bir kolaylık getirmektedir. Zira yapılandırılan borca yıllık %3 gibi sembolik denecek oranda bir faiz uygulanacaktır. Bu gün aynı borç bankalardan kredi çekmek suretiyle ödenmesi halinde katlanılacak faiz oranı %20’den aşağı olmayacaktır. Dolayısıyla vergi dairelerine borcu olan mükelleflerin bu imkanı/fırsatı kaçırmamaları gerektiği kanaatindeyim. Uygulamaya devlet açısından bakıldığında ise Gelir İdaresi hesaplanacak faizin büyük bir kısmından feragat etmekle birlikte, tecil uygulamasının vergi dairesine olan alacağın tamamını kapsaması, kısmen ya da tamamen teminata bağlanmış olması ve geçerlilik bakımından tecil olunan borçların tamamının süresinde ödenmiş olmasının aranması birlikte değerlendirildiğinde alacağınının büyük bir kısmını güvence altına almış olmaktadır. Bu nakımdan da her iki taraf için yararlı bir düzenlemedir denilebilir.
Yazar:KemalAKMAZ*
E-Yaklaşım / Aralık 2008 / Sayı: 192
(*) Vergi Denetmeni
[1] – Aslında söz konusu düzenlemeler hukuki anlamda bir vergi affı olmamakla birlikte vatandaşlarca af olarak telakki edilmektedir
[2] – 30.10.2008 tarih, 27039 sayılı R.G’de yayımlanmıştır.
[3] – 06.02.2001 tarih, 24310 sayılı mük. R.G’de yayımlanmıştır.
[4] – 28.7.1953 tarih, 8469 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.
[5] – Dikkat edileceği üzere Kanunda tecil “çok zor durum’da olan borçlular için öngöürülen bir düzenleme olamkla birlikte, bu tebliğ ile « zor durumda » olan mükelleflere de uygulanacaktır. Aslında zor durum ile çok zor durum farklı kavramlardır. Kanunun gerekçesinde çok zor durum; amme alacağının vadesinde ödenmesi veya haczin tatbiki veyahut haczolunmuş malların paraya çevrilmesi takdirinde borçlunun vergiyi doğuran ticari, sınai veya zirai faaliyetinin devamına imkan kalmaması veya bu faaliyetlerinin ağır şekilde sekteye uğraması şeklinde ifade edilmiştir. Ayrıca Kanunun 48 nci maddesindeki ‘çok zor durum’ ifadesi, hükümet tasarısında ‘fevkalade zor durum’ şeklinde iken Büyük Millet Meclisinde tasarıyı tetkik eden geçici komisyonda ‘çok zor durum’ şeklinde değiştirilmiş ve sadece ‘zor durum’ şeklinde yapılan bir teklifte, her icrai takibatın borçluyu az çok zor duruma düşüreceği, binaenaleyh bu halde tecile gidilemeyeceği mütalaasıyla reddedilmiştir.
[6] 2003/1 Seri No. Ve B.07.0.GEL.0.38/3802-66/006378 sıra no.lu Tahsilat İç Genelgesine göre ; Taşıt Alım, Motorlu Taşıtlar, Katma Değer Vergisi, Geçici Vergi, Zirai (Stp) Vergisi, Özel Tüketim Vergisi, Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi, Harçlar, Fonlar ve Ecrimisil ile Eğitime Katkı Payı ve Eğitime Katkı Payına ait gecikme zammından olan alacaklar tecil edilmeyecektir. 2005/4 Seri no. B.07.1.GİB.0.38/3802-78 sıra no.lu Tahsilat İç Genelgesi ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunun 94 üncü maddesi çerçevesinde, çiftçilerden satın alınan zirai mahsuller ve hizmetler için yapılan ödemelerden tevkif suretiyle kesilen gelir vergisinden (zirai (stp) vergisi) olan alacakların, anılan Kanunun 48 inci maddesi uyarınca tecil ve taksitlendirilmesine izin verilmiştir.
[7]– Danıştay[7] 4. Dairenin 2001/4966 Esas ve 2002/3166 Karar No.lu kararı.
[8] – Bahsekonu Kararın gerekçesinde “ 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 112 nci maddesinin 3 nolu bendinde, vergi mahkemesinde dava açılması nedeniyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27 nci maddesinin 3 numaralı fıkrası gereğince tahsili durdurulan vergilerden taksit süreleri geçmiş olanların vergi mahkemesi kararına göre hesaplanan vergiye ait ihbarnamenin tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde ödeneceği, ayrıca ikmalen, re’sen ve idarece yapılan tarhiyatlarda dava konusu yapılan vergilerin ödeme yapılmamış kısmına, kendi vergi kanunlarında belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden itibaren yargı organının tebliğ tarihine kadar geçen süreler için 6183 sayılı Kanuna göre tespit edilen gecikme zammı oranında gecikme faizi uygulanacağı hükmüne yer verilmiştir. Anılan Kanunun 111 inci maddesinde ise verginin kanunlarında gösterilen süreler içinde ödeneceği, ödeme süresinin son gününün verginin vadesi tarihi olduğu öngörülmüştür. 414 seri Nolu Tahsilat Genel Tebliğin ikinci paragrafında 31.12.2000 tarihi itibarıyla vadesi geldiği halde bu Tebliğin yayımı tarihine kadar borcunu ödeyememiş olan mükelleflerin Devlete ait olup vergi dairelerince tahsil edilen ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamındaki her türlü vergi, resim, harç, fon vergi cezası ve gecikme faizi ile borç asıllarına uygulanan gecikme zammından olan borçlarının talep edilmesi halinde tebliğde belirtilen şartlarda tecil ve taksitlendirmeye tabi tutulacağı belirtilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, davacının 1996,1997,1998 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucu adına tarh edilen muhtelif vergi ve bunların cezalarının kaldırılması istemiyle açılan davalara ilişkin olarak mahkemece davanın kısmen reddine karar verildiği, mahkeme kararına göre düzenlenecek ihbarnamelerde belirtilen vergi ve cezalarla ilgili olarak 414 seri No.lu Tahsilat Genel Tebliği hükümlerinden yararlanmak amacıyla başvurulması üzerine davalı İdarece borçların vadesinin 31.12.2000 tarihinden sonraki döneme rastladığından taksitlendirme ve tecil talebinin uygun görülmediği yolunda işlem tesis edildiği, bu işlemin iptali istemiyle dava açıldığı anlaşılmaktadır.
Dava konusu olayda vergiyi doğuran olay 1996,1997,1998 yıllarında gerçekleşmiş olup yukarıda belirtilen Vergi Usul kanununun 111 ve 112 nci maddeleri uyarınca vergi, kanunlarında gösterilen süreler içinde ödeneceğinden ve ödeme süresinin son günü verginin vadesi tarihi olduğundan ihtilaf konusu vergiler için daha sonraki bir tarihte mahkemece karar verilmiş olması tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin kendi kanunlarında gösterilen normal vade tarihini değiştiremez. 213 sayılı Vergi Usul Kanununun Özel Ödeme Zamanları başlıklı 112 nci maddesinin 3 numaralı bendinde vergi mahkemesi kararına göre hesaplanan vergiye ait ihbarnamenin tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde ödeneceğinin belirtilmesi, uyuşmazlığın çözümü sonrası kesinleşen vergilerin ödenmesi için getirilen bir ödeme süresi olup bu düzenlemenin, anılan maddenin 3/b bendinde yer alan, dava konusu yapılan vergilerin ödeme yapılmamış kısmına, kendi vergi kanunlarında belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden itibaren, yargı organı kararının tebliğ tarihine kadar geçen süre için gecikme faizi uygulanacağı yolundaki hükmün de göz önüne alındığında, mahkeme kararına göre düzenlenen ihbarnamede yer alan vergilerin normal vade tarihlerini değiştirdiğini kabulüne olanak yoktur.
Bu durumda, 1996, 1997, 1998 yılları işlemlerinin incelenmesi sonucu düzenlenen inceleme raporuna göre salınan vergilerin kendi kanunlarında belli edilen vade tarihi 31.12.2000 tarihinden önce olduğundan, 414 seri nolu Tahsilat Genel Tebliği hükümleri arasında ihtilaflı olan vergi borçlarının tecil ve taksitlendirme taleplerinin ancak davalardan feragat edilmesi halinde yerine getirilebileceği yolunda bir düzenlemeye yer verilmediğinden tecil ve taksitlendirme olanağından yararlanmak istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali gerekirken aksi yönde verilen mahkeme kararında isabet görülmemiştir.” denilmiştir.
[9]– www.gib.gov.tr
[10]– İstanbul Defterdarlığı’nın 06.02.2002 tarih, 1496 sayılı muktezası.