Vergi ve Ceza Davası Süreci
1) GİRİŞ
Bilindiği üzere Vergi idaresi ile mükellef/yükümlüler arasında çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iki yol bulunmaktadır. Bunlar uyuşmazlıkların idari aşamada çözümü ve yargı aşamasında çözümüdür. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergilerde ortaya çıkan uyuşmazlıklarda mükellef iki yoldan birini tercih etmekte özgürdür.
İdari işlem[1] ve eylemlerin yargısal denetimi Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 125. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Bu madde de ; “idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır…” hükmü bulunmaktadır. Bu nedenle vergi ile ilgili mükellef ve idare arasında ortaya çıkan idari eylem ve işlemlere ait uyuşmazlıklar da mükellefler tarafından idari davaya konu edilebilecektir. Bu mükelleflere anayasa tarafından tanınmış bir haktır. Mükelleflere tanınan bu hak 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu’nda (İYUK) ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. İYUK md. 1’e göre; Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinin görevine giren uyuşmazlıkların çözümü, bu kanunda gösterilen usullere tabidir. İYUK kapsamına giren davalara idari dava denmektedir. Kapsamına giren idari davalar şunlardır. (İYUK md.2/1).
a) İdarî işlemler hakkında yetki[2], şekil[3], sebep[4], konu[5] ve maksat[6] yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları,
b) İdarî eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,
c- Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar.
İdari yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. İdari mahkemeler; yerindelik denetimi yapamazlar, yürütme görevinin kanunlarda ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinde gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı veremezler. (İYUK md.2/2).
2) VERGİ DAVASININ KONUSU VE DAVA AÇMA HAKKININ DOĞMASI
Genel olarak genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim ve harçlarla benzeri mali yükümlülükler ve bunlara ilişkin zam ve cezalar ile tarifeler dolayısıyla ortaya çıkacak uyuşmazlıklar vergi davasının konusunu oluşturmaktadır. Bunun yanında kamu alacağının tahsiline ilişkin uygulamalar da vergi davalarının konusunu oluşturabilir (Kızılot ve Kızılot, 2006, 309). Bununla birlikte vergi davasının konusuna giren bir davanın açılabilmesi için 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 378. maddesinde belirtildiği gibi; “…Verginin tarh edilmesi, Cezanın kesilmesi, Tadilat ve takdir komisyonları kararlarının tebliğ edilmiş olması;
Tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış ve ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmiş olması lazımdır.
Mükellefler beyan ettikleri matrahlara ve bu matrahlar üzerinden tarh edilen vergilere karşı dava açamazlar” (Dn. 7. D. 04.04.2005 T, 2001/1850 E., 2005/566 K). Bu kanunun vergi hatalarına ait hükümleri mahfuzdur.”
2.1-Verginin Tarhı
Esas itibariyle aleyhine dava açılabilecek tarhiyat, mükellef beyanına dayanmayan, ikmalen, re’sen veya idarece yapılan tarhiyattır ve kural olarak mükellefin kendi beyan ettikleri matrahlar üzerinden yapılacak tarhiyatlara karşı dava açma hakları bulunmamaktadır (Tosuner ve Tosuner, 2006, 135). Ancak mükellefin beyan ettiği matrahta vergi hatası varsa veya mükellef beyanını ihtirazi kayıtla yapmışsa o zaman kendi beyan ettikleri matrahlara karşı da dava açma hakları olmaktadır.
2.2-Vergi Cezası Kesilmesi
Ceza muhataplarının adlarına kesilen cezalara karşı dava açma hakları vardır. Bu hakkın doğabilmesi için cezanın kesilmiş ve muhataba tebliğ edilmiş olması gerekir. V.U.K’nun 366. maddesine göre kesilen cezanın ilgililere ceza ihbarnamesi ile tebliğ edilmesi gerekmektedir.
2.3-Takdir Komisyonu Kararları
Yükümlüler takdir komisyonu kararlarına karşı dava açamazlar. Çünkü yükümlüler ancak kendileri bakımından yürütülmesi zorunlu işlemlere karşı dava açabilirler. Takdir komisyonu kararları kendilerine doğrudan uygulanmayacağından bu kararlara karşı vergi mahkemelerine başvuramazlar. Ancak bazı durumların varlığı halinde takdir komisyonu kararlarına karşı yükümlüler de dava açabilmektedirler (Tosuner ve Arıkan, 2006, 137). Bu anlamda mükellefler ancak vergi dairesinin bu matrah tespitine dayanarak yaptığı vergi tarhiyatına karşı dava açabilirler (Kızılot ve Kızılot, 2006, 314).
Vergi daireleri ise tadilat ve takdir komisyonlarınca tahmin ve takdir olunan matrahlara karşı vergi mahkemesinde dava açabilmektedir ( V.U.K Md. 377/2 ). Bu durumda yetki vergi dairesi müdürüne aittir. Danıştay da bir kararında “Temyiz ve itiraz yoluna başvurma hususunda hazine müşavir avukatlarının ve hazine avukatlarının idareyi temsil yetkisi yoktur, bu yetki münhasıran vergi dairesi müdürüne aittir ve münhasıran onlar tarafından kullanılabilir.” (Dan. 7. Dairesi, 26.5.1986 tarih ve E. 1984 / 1589 , K. 1986/ 1713 sayılı kararı). Şeklinde konuya bir açıklama getirmiştir.
Belediyelerde bu yetki varidat müdürü, olmayan yerlerde hesap işleri müdürü ya da o görevi yapan tarafından kullanılmaktadır.
Vergi daireleri Maliye Bakanlığının, il özel idareleri ile belediyeler valilerin onayını almaksızın vergi mahkemelerinin kararlarına karşı Danıştay’da temyiz davası açamazlar. (V.U.K. Md. 377/4 ). Bölge idare mahkemesine başvurmada ise bu onay aranmamaktadır.
2.4-Tevkif Yoluyla Ödenen Vergiler
Tevkif yoluyla ödenen vergilerde dava açılabilmesi için istihkak sahibine ödemenin yapılmış ve verginin kesilmiş olması gerekmektedir. Eğer vergi kesintisi yapılmış fakat kesilen vergi sorumlu tarafından vergi dairesine ödenmemişse, bu durumda vergi mükellefinin vergi kesintisi yapıldığını ispatlaması şartıyla davanın tarafının vergi sorumlusu olması gerekmektedir (Tosuner ve Arıkan, 2006, 138).
2.5- Tebliğ Edilen Ödeme Emrine Karşı Dava Açılması
Tarh ve tahakkuku gerçekleşmiş olmasına karşılık mükellef tarafından ödenmeyen vergiler için mükelleflere ilgili kurumca ödeme emri çıkarılır ve bu belgeler ilgili mükellefe yasaya uygun olarak tebliğ edilir. Ödeme emrini tebellüğ eden mükellefler kanuni süresi içinde (15 gün) ilgili ödeme emrine karşı vergi davası açabilirler. Ancak açılacak davalar belirli konularla sınırlandırılmıştır. Ödeme emrine karşı açılacak olan davalar ancak; “Borcun bulunmadığı”, “kısmen ödenmiş olduğu”, “zamanaşımına uğramış olduğu” gerekçeleri ile açılabilir.
2.6- İhtiyati Tahakkuk ve İhtiyati Haciz İşlemelerine Karşı Dava Açılması
6183 Sayılı AATUHK’da belirtildiği üzere, kamu alacaklarının güvence altına alınabilmesi için ihtiyati haciz ve ihtiyati tahakkuk işlemleri düzenlenmiştir. Devletin kamu alacağına daha hızlı ve güvenli şekilde ulaşmasını sağlayan bu düzenlemede belirli şartlar sağlandığında mükelleflerin bilgisi olmadan tahakkuk ve haciz işlemleri uygulanmaktadır. Böyle bir idari işlemin de yargı denetimine tabi tutulması gerekmektedir.
2.7- Tecil İsteğinin Reddi
6183 Sayılı Kanun’un 48. maddesine göre, kamu borcunun vadesinde ödenmesi veya haczin tatbiki veya haczolunmuş malların paraya çevrilmesi kamu borçlusunu çok zor duruma düşürecekse, borçlu tarafından yazı ile istenmiş ve teminat gösterilmiş olmak şartıyla alacaklı amme idaresince veya yetkili kılacağı makamlarca; vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafları, vergi cezası, para cezası ve gecikme zammı alacakları iki yıl, bu alacaklar dışında kalan kamu alacakları ise beş yılı geçmemek üzere ve faiz alınarak tecil olunabilir. Tecil isteği reddedilen yükümlü idarenin bu red işlemine karşı vergi mahkemesinde dava açabilir (Tosuner ve Arıkan, 2006, 141).
2.8- Dava Konusu Diğer İşlemler
Yukarıda izah edilen dava konusu işlemlerin yanında, vergi idaresince kesin ve yürütülmesi gereken her işlem dava konusu edilebilir. . Bir idari işlemin kesin ve yürütülmesinin zorunlu sayılabilmesi, hukuk düzeninde varlık kazanabilmesi; idari işlem için gerekli prosedürün son aşamasını geçirmiş bulunmasına, başka bir idari makamın onayına ihtiyaç göstermeksizin hukuk düzeninde değişiklik meydana getirebilmesine, başka bir anlatımla idare edilenlerin hukukunu şu ya da bu yönde etkileyebilmesine bağlıdır ( Danıştay. 3D. T. 06.02.1992, E. 1991/474, K. 1992/445).
Bu anlamda mükellefin dönem zararının/geçmiş yıl zararının ya da devrolunan indirilecek KDV’nin azaltılması, muafiyetinin kaldırılması gibi mükellef hukukunu doğrudan ilgilendiren işlemler dava konusu edilebilir. Danıştay tarafından benzer bir konuda verilen karar da ; “213 sayılı Vergi Usulü Kanunu’nun 378. maddesinde ise, Vergi Mahkemesinde dava açabilmek için verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, tadilat ve takdir komisyonu kararlarının tebliğ edilmiş olması, tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerince ödemenin yapılmış ve ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmiş olması gerektiği hükmüne yer verilmiştir. Anılan Kanun hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, vergi yargısında idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi zorunlu işlemlerin, verginin tarh edilmesi, vergi tevkifatı, ihtiyati tahakkuk, ihtiyati haciz, ödeme emri ve haciz gibi uygulanması halinde mükellefin menfaatini etkileyecek nitelikte sonuç doğuran işlemler olarak kabulü gerektiği anlaşılmaktadır.
Mükellefler hakkında düzenlenen vergi inceleme raporları ise tarh işlemine hazırlık niteliğinde olup, düzenlenen rapor uyarınca İdarece herhangi bir tarhiyat yapılmadığı sürece kural olarak icrailik niteliği taşımazlar. Ancak, Vergi Usul Kanununun 134 ve müteakip maddeleri gereğince ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamak amacıyla düzenlenen rapor, ilgilinin devreden zarar miktarını ve sonraki dönemlerde tarh edilecek vergisini doğrudan etkileyeceğinden ve vergi daireleri Vergi Usul Kanununun 30. maddesine göre düzenlenen bu raporun gereklerini yerine getirmekle yükümlü olduklarından, zarar azaltımına ilişkin vergi inceleme raporlarının da idari davaya konu olabilecek icrai nitelikte işlemler olduklarının kabulü gerekmektedir.” Hükmüne varılmıştır (Danıştay, 4. Daire, E. 2010/5263, K. 2010/5585, T. 10.11.2010)[7].
Ayrıca Danıştay, devreden KDV’nin re’sen azaltılması işlemini kesin ve yürütülmesi gerekli işlem olarak kabul etmiş ve dosyayı esastan karara bağlamıştır. (Danıştay, 4. Daire , E. 2014/6016, K. 2018/7370, T. 11.9.2018)
Ayrıca Maliye Bakanlığı’nın yönetmelik ve tebliğleri gibi objektif işlemler de dava konusu yapılabilir.
Diğer yandan ilke olarak sirkülerler dava edilemez. Ancak sirküler yayımlanmak suretiyle, vergilendirmeye ilişkin düzenleme de yapılamaz. Başka bir anlatımla, sirküler düzenleyici nitelikte bir işlem değildir. Maliye Bakanlığı’nın aksine hareket etmesi yani düzenleyici nitelikli işlem yapması durumunda, iptali için dava açılması mümkündür (Kızılot, 2007, 35). Zira 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 29/2’nci maddesiyle geçici 15’nci maddesine dayanılarak yayımlanan KDVK-5/2003-5 Sayılı Katma Değer Vergisi Sirküleri ile ilgi olarak Danıştay’a intikal eden olayda, Danıştay’ca “inşaat yapı ruhsatının münhasıran konut yapı kooperatifi adına düzenlenmemiş ise yapılan inşaat taahhüt işlerinin istisnadan ya da indirimli oranda KDV’den yararlanılması mümkün değildir”, ibaresinin iptaline karar verilmiştir Dn. 4. D.’nin, 31.10.2006 tarih ve E.2006/1452, K.2006/2080 sayılı Kararı ( Yaklaşım Dergisi, Nisan 2007, s: 172, s.288- 289.).
Gümrüklerde alınan vergilerle ilgili uyuşmazlıklar, diğer vergilerin tabi olduğu usullere tabi olmakla birlikte, bu vergilere karşı dava açılmadan önce idare içindeki itiraz mercilerine başvurulmuş olması gerekir. İdari başvuru yolu tüketildikten sonra olumlu bir sonuç alınmadığı takdirde, vergi mahkemesine başvurulur.
3) VERGİ DAVASI AÇMAYA YETKİLİ OLANLAR
213 Sayılı V.U.K.’nun 377. maddesinde; mükellefler ve adına vergi cezası kesilenler, tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemelerinde dava açmaya yetkili kişiler olarak belirtilmişlerdir. Mükellef veya adına ceza kesilen şahıs, gerçek ya da tüzel kişi olabilir. Küçüklük veya kısıtlılık hallerinde ve tüzel kişiler için kanuni temsilciler dava açmaya yetkilidirler. Ayrıca vekille de dava açmak mümkündür. Avukatlık Kanuna göre ve İ.Y.U.K’nda belirtildiği üzere bu vekil avukat olmalıdır. Aksi takdirde dilekçenin 30 gün içinde bizzat ya da avukat vasıtasıyla dava açılmak üzere reddedilmesi söz konusu olur. (İYUK Md. 15/d ).
Ayrıca V.U.K.’nun Mükerrer 49. maddesinde belirtilen kuruluşlar da belli konularda dava açabilmektedirler. Emlak vergisinde bina metrekare inşaat maliyet bedellerine karşı Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği, takdir komisyonlarının arsa ve arazilere ait asgari ölçüde birim değer tespitine ilişkin kararlarına karşı da kendilerine karar tebliğ edilen daire, kurum, teşekküller ve ilgili mahalle ve köy muhtarlıkları da dava açabilmektedirler.
4) YETKİLİ VERGİ MAHKEMESİ
Yetki ; “Bir yargı yerinin davayı çözebilmek için yer açısından görevli olmasını ” ifade eder (Coşkun, 1993, 34). idari sınırlar içindeki bir alanda meydana gelen uyuşmazlığı çözmeye yetkili yargı yerinin belirlenmesi yetki kuralları çerçevesinde olur. Vergi davası, yasada öngörülen yetkili mahkemeye açılır. İ.Y.U.K’un 37. maddesinde vergi uyuşmazlıklarında hangi mahkemenin yetkili olacağı belirtilmiştir. Buna göre;
- Uyuşmazlık konusu vergi, resim, harç ve benzeri yükümleri tarh ve tahakkuk ettiren, zam ve cezaları kesen ,
- Gümrük Kanununa göre alınması gereken vergilerle, V.U.K. gereğince şikayet yoluyla vergi düzeltme taleplerinin reddine ilişkin işlemlerde; vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümleri tarh ve tahakkuk ettiren,
- AATUHK’ nun uygulanmasında ödeme emrini düzenleyen,
- Diğer uyuşmazlıklarda dava konusu işlemi yapan,
vergi dairesinin bulunduğu yerdeki vergi mahkemesi yetkili mahkemedir. Yetkili vergi mahkemelerine aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
https://frekansdenetim.com.tr/2577-2-vergi-mahkemeleri
4.1- Görevsizlik Ve Yetkisizlik Hallerinde Yapılacak İşlem:
İdare ve vergi mahkemeleri, idari yargının görev alanına giren bir davada görevsizlik veya yetkisizlik sebebiyle davanın reddine karar verirlerse dosyayı Danıştaya veya görevli ve yetkili idare veya vergi mahkemesine gönderirler.
a) Görevsizlik sebebiyle gönderilen dosyalarda Danıştay, davayı görevi içinde görmezse dosyanın yetkili ve görevli mahkemeye gönderilmesine karar verir.
b) Görevsizlik veya yetkisizlik sebebiyle dosyanın gönderildiği mahkeme kendisini görevsiz veya yetkisiz gördüğu takdirde, söz konusu mahkeme ile ilk görevsizlik veya yetkisizlik kararını veren mahkeme aynı bölge idare mahkemesinin yargı çevresinde ise, uyuşmazlık bölge idare mahkemesince, aksi halde Danıştayca çözümlenir.
Görev ve yetki uyuşmazlıklarında Danıştay ve bölge idare mahkemesince verilen kararlar ilgili mahkemelere bildirilir ve bu husus taraflara tebliğ olunur.
Danıştay ve bölge idare mahkemesince görev ve yetki uyuşmazlıkları ile ilgili olarak verilen kararlar kesindir.
Görevsizlik veya yetkisizlik gereğince verilen kararlar ile görevli ve yetkili kılınan mahkemeye yeniden dava açılması halinde harç alınmaz.
4.2- Merci Tayini
Yetkili mahkemenin bir davaya bakmasına fiili veya hukuki bir engel çıktığı veya iki mahkemenin yargı çevresi sınırlarında tereddüt edildiği veya iki mahkemenin de aynı davaya bakmaya yetkili olduklarına karar verdikleri hallerde dava dosyaları, tarafların veya mahkemelerin istemi üzerine merci tayini için:
- Uyuşmazlığın aynı yargı çevresindeki mahkeme veya mahkemeler arasında çıkması halinde, o yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine,
- Sair hallerde Danıştaya,
Gönderilir.
Danıştay ve bölge idare mahkemesi görevli ve yetkili mahkemeyi kararlaştırır. Danıştay ve bölge idare mahkemesinin bu konuda vereceği kararlar kesindir.
5) DAVA AÇMA ŞEKLİ
Vergi davası, Danıştay ve ilgili mahkeme başkanlığına hitaben yazılmış imzalı dilekçeyle açılır. (İYUK m.3/1). Dilekçelerde tarafların ve varsa vekillerinin ya da temsilcilerinin ad ve soyadları ya da unvanları ve nın konusu ve nedenleriyle dayandığı deliller, davaya konu olan idari işlemin bildirim tarihi, uyuşmazlık konusu vergi ve cezanın miktarı, türü ve yılı ile ihbarnamenin tarihi ve numarasıyla varsa mükellef numarası gösterilir. Dilekçe dava konusu karar ve belgelerle birlikte karşı taraf sayısından bir fazla olarak düzenlenir. Kural olarak her idari işlem aleyhine ayrı ayrı dava açmak gerekir. Ancak aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık ya da sebep- sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı bir dilekçe ile dava açılabilir. Birden fazla kişinin müşterek bir dilekçe ile dava açabilmesi için, davacıların hak ve menfaatlerinde iştirak bulunması ve davaya yol açan olay ve hukuki nedenlerin aynı olması gerekmektedir. idari yargıda yetki kamu düzeninden sayıldığından 2577 sayılı Kanunun 14. maddesinde; ilk inceleme konuları arasında sayılmış ve davanın her aşamasında re’sen göz önünde tutulacağı belirtilmiştir (Danıştay idari Dava Daireleri Kurulunun 3.5.1985 gün ve E: 1985 / 180 ,K : 1985 / 71 sayılı Kararı, Danıştay Dergisi, s: 60 -61, s. 107-110). Bu ilkenin doğal bir sonucu olarak da taraflar anlaşma yoluyla yetkili yargı yerini belirleyemezler, değiştiremezler (Dn. 5. D.’nin 26.05.1987 tarih, E :1985 / 813, K : 1987 / 837 sayılı Kararı , Danıştay Dergisi , s. 6869 ,s. 418-419).
6) DİLEKÇENİNVERİLECEĞİ YERLER
İ.Y.U.K’nun 4. maddesinde dilekçelerin verileceği yerler belirtilmiştir. Buna göre; dilekçeler ve savunmalar ile davalara ilişkin her türlü evrak, Danıştay veya ait olduğu mahkeme başkanlıklarına veya bunlara gönderilmek üzere idare veya vergi mahkemesi başkanlıklarına idare veya vergi mahkemesi bulunmayan yerlerde (6352 Sayılı Kanunun 52 inci maddesiyle eklenen ibare Yürürlük; 2.7.2012) büyükşehir belediyesi sınırları içerisinde kalıp kalmadığına bakılmaksızın asliye hukuk hakimliklerine veya yabancı memleketlerde Türk konsolosluklarına verilebilir.
7) DAVA AÇMA SÜRESİ ve SÜRENİN BAŞLANGICI
Vergi mahkemelerinde dava açma süresi 30 gün olarak düzenlemiştir (İYUK m. 7/1). Bu süreye riayet edilmesi gerekir. Aksi takdirde dava İYUK m. 15/ 1-b hükmü uyarınca esasa girilmeden ilk inceleme evresinde önkoşullar yönünden süre aşımı nedeniyle reddedilir.
Özel kanunlarda ayrı süreler gösterilmişse, bu kanunlardaki süreler esas alınır. Ancak ödeme emirlerine karşı 15 gün içinde dava açılması gerekir.
İlgililer, vergi davasına konu olacak işlem veya eylem için idari başvuru hakkını kullanarak vergi idaresine başvurabilirler. İdarenin 60 gün içinde cevap vermemesi ya da red cevabı vermesi hallerinde, dava açma süresi duruma göre 60 günün bitiminden ya da cevap tarihinden itibaren işlemeye başlar. İdarenin cevabı kesin değilse, mükellef kesin cevabı bekleyebilir. Bu durumda dava açma süresi, kesin cevaba kadar işlemez. Ancak, bekleme süresi başvuru tarihinden itibaren 6 ayı geçemez. Bilindiği üzere idari uyuşmazlıklarda süreler (yazılı bildirimi) tebliği izleyen günden başlar.
Vergi, resim ve harçlar ve benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezalarından doğan uyuşmazlıklarda da;
- Tahakkuku tahsile bağlı olan vergilerde tahsilâtın yapıldığı,
- Tebliğ yapılan hallerde veya tebliğ yerine geçen işlemlerde tebliğin yapıldığı,
- Tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahibine ödemenin yapıldığı, _ Tescile bağlı vergilerde tescilin yapıldığı,
- İdarenin dava açması gereken konularda ilgili merci ya da komisyon kararının idareye geldiği tarihi izleyen günden başlar.
İhtiyati hacizde, haczin uygulandığı ya da gıyaben hacizlerde haczin tebliğ edildiği tarihi izleyen günden başlar. ( 6183 m.15) Adresleri belli olmayanlara özel kanunlarındaki hükümlere göre ilan yoluyla bildirim yapılan hallerde, özel kanununda aksine bir hüküm bulunmadıkça, süre son ilan tarihini izleyen günden itibaren on beş gün sonra işlemeye başlar.( İYUK m.7/3 ) ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresi, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlar. Ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililer, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilirler. Düzenleyici işlemin iptal edilmemiş olması bu düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel olmaz. ( İYUK m. 7 / 4).
Tatil günleri sürelere dâhildir. Ancak, sürenin son günü tatil gününe rastlarsa, süre tatil gününü izleyen çalışma gününün bitimine kadar uzar. Sürelerin bitmesi çalışmaya ara verme zamanına rastlarsa bu süreler, ara vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren 7 gün uzamış sayılır (İYUK m. 8/3).
Vergi Usul Kanununun ek 7. Maddesine göre uzlaşma gerçekleşmediği taktirde dava açma süresi bitmiş ya da 15 günden az kalmış ise bu süre tutanağın tebliği tarihinden başlayarak 15 gün kadar uzar. Yine 2577 Sayılı Kanun’un 31. maddesinin H.M.U.K’a yaptığı atıf uyarınca, dava açma süresi dolduktan sonra taraflardan birinin süresi içinde dava açması halinde diğer taraf, dava açma dilekçesinin tebliği üzerine cevap verme süresi içinde karşı dava açabilir.
Öte yandan, 5604 sayılı Malî Tatil İhdas Edilmesi Hakkında Kanunun 1 inci maddesinde “Her yıl temmuz ayının birinden yirmisine kadar (yirmisi dahil) malî tatil uygulanır. Haziran ayının son gününün tatil günü olması halinde, malî tatil, temmuz ayının ilk iş gününü takip eden günden başlar.” hükmü yer almaktadır. Bu kapsamda Mali Tatil uygulaması bu yıl 1 Temmuz 2020 Çarşamba günü başlayıp, 20 Temmuz 2020 Pazartesi günü sona erecektir. Aynı kanun maddesinin 3. Fıkrası uyarınca ; Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre belirli sürelerde yapılması gereken muhasebe kayıt süreleri, bildirim süreleri ve vergiyle ilgili işlemlere ilişkin dava açma süreleri malî tatil süresince işlemez. Belirtilen süreler malî tatilin bitiminden itibaren tekrar işlemeye başlar.
KONUSU | DAVA AÇMA SÜRESİ |
Vergi/Ceza İhbarnamesine | Tebliğden İtibaren 30 Gün İçinde |
İhtirazi Kayıtla Verilen Beyannameye Ait Tahakkuk Fişine | Tahakkuk Tarihinden İtibaren 30 Gün İçinde (ihbarname gönderilmesi durumunda ihbarnamenin tebliğinden itibaren) |
Ödeme Emrine | Tebliğden İtibaren 15 Gün İçinde |
Haciz Varakasına | Haciz Tarihinden İtibaren 30 Gün İçinde |
İhtiyati Tahakkuka | İhtiyati Tahakkukun Bildirim Tarihinden İtibaren 15 Gün İçinde |
İhtiyati Hacze | Haciz Tarihinden İtibaren 15 Gün İçinde |
İşyeri Kapama Kararına | Yazının Tebliğinden İtibaren 30 Gün |
Temyiz Davası | Kararın Tebliğinden İtibaren 30 Gün |
Özel Esaslara Alınma | Tebliğden İtibaren 30 Gün İçinde |
8)DİLEKÇELERİN VERİLMESİ VE DİLEKÇE ÜZERİNDE İLK İNCELEME
Dilekçeler üzerine yapılacak ilk inceleme İYUK m.14’de düzenlenmiştir. Danıştay’da açılan davalarda dilekçeler Evrak Müdürlüğünce kaydedilir ve Genel Sekreterlikçe görevli dairelere havale olunur(md.14/1) . Bölge idare, idare ve vergi mahkemelerinde dilekçeler, evrak bürosunca kaydedilerek ilgili mahkemelere havale olunur. Dilekçe sahibine evrakın tarih ve sayısını gösterir ücretsiz bir alındı kâğıdı verilir (md.14/2)
Dilekçeler, Danıştay’da daire başkanının görevlendireceği bir tetkik hâkimi, idare ve vergi mahkemelerinde ise mahkeme başkanı veya görevlendireceği bir üye tarafından (md.14/3):
a) Görev ve yetki,
b) İdarî merci tecavüzü,
c) Ehliyet,
d) İdarî davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı,
e) Süre aşımı,
f) Husumet,
g) İYUK’un 3[8] ve 5[9] inci maddelere uygun olup olmadıkları,
yönlerinden sırasıyla incelenir.
Dilekçeler bu yönlerden kanuna aykırı görülürse durum; görevli daire veya mahkemeye bir rapor ile bildirilir. Tek hâkimle çözümlenecek dava dilekçeleri için rapor düzenlenmez ve 15’inci madde hükümleri ilgili hâkim tarafından uygulanır. 3’üncü fıkraya göre yapılacak inceleme ve bu fıkra ile 5’inci fıkraya göre yapılacak işlemler dilekçenin alındığı tarihten itibaren en geç onbeş gün içinde sonuçlandırılır. İlk incelemeyi yapanlar, bu noktalardan kanuna aykırılık görmezler veya daire veya mahkeme tarafından ilk inceleme raporu yerinde görülmezse, tebligat işlemi yapılır. Yukarıdaki hususların ilk incelemeden sonra tespit edilmesi halinde de davanın her safhasında 15’inci madde hükmü uygulanır.
9)DİLEKÇE ÜZERİNDE YAPILAN İLK İNCELEME SONUCU VERİLECEK KARAR
Dilekçeler üzerinde yapılan ilk inceleme sonucunda nasıl bir karar verileceği İYUK’un 15. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna madde göre; Danıştay veya idare ve vergi mahkemelerince yukarıdaki maddenin 3 üncü fıkrasında yazılı hususlarda kanuna aykırılık görülürse, 14 üncü maddenin;
a) 3/a bendine göre adli yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine; idarî yargının görevli olduğu konularda ise görevli veya yetkili olmayan mahkemeye açılan davanın görev veya yetki yönünden reddedilerek dava dosyasının görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesine,
b) 3/c, 3/d ve 3/e bentlerinde yazılı hallerde davanın reddine (ehliyet, idarî davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı, süre aşımı),
c) 3/f bendine göre, davanın hasım gösterilmeden veya yanlış hasım gösterilerek açılması halinde, dava dilekçesinin tespit edilecek gerçek hasma tebliğine( husumet)
d) 3/g bendinde yazılı halde otuzgün içinde 3 ve 5’inci maddelere uygun şekilde yeniden düzenlenmek veya noksanları tamamlanmak yahut (c) bendinde yazılı hallerde, ehliyetli olan şahsın avukat olmayan vekili tarafından dava açılmış ise otuz gün içinde bizzat veya bir avukat vasıtasıyla dava açılmak üzere dilekçelerin reddine,
e) 3/b bendinde yazılı halde dilekçelerin görevli idare merciine tevdine, karar verilir.
Dilekçelerin görevli mercie tevdii halinde, Danıştay’a veya ilgili mahkemeye başvurma tarihi, merciine başvurma tarihi olarak kabul edilir.
Dilekçelerin 3’üncü maddeye uygun olmamaları dolayısıyla reddi halinde, yeni dilekçeler için ayrıca harç alınmaz.
İlk inceleme üzerine Danıştay veya mahkemelerce verilen; bu maddenin 1/a bendinde belirtilen idari yargının görevli olduğu konularda davanın görev ve yetki yönünden reddine ilişkin kararlarla, 1/c bendinde yazılı gerçek hasma tebliğ ve 1/d bendindeki dilekçe red kararları dışında, ilgisine göre istinaf ya da temyiz yoluna başvurulabilir.
1’inci fıkranın (d) bendine göre dilekçenin reddedilmesi üzerine, yeniden verilen dilekçelerde aynı yanlışlıklar yapıldığı takdirde dava reddedilir.
10) TEBLİGAT VE CEVAP VERME
Dava dilekçesinin ilgili yargı yerine verilmesinden ve ilk incelemenin tamamlanmasından sonra, dilekçe ve eklerinin davalıya tebliği ile vergi davasının yürütülmesine başlanmış olur (Kızılot ve Kızılot, 2006, 430). Tebligat ve cevap verme işlemlerinin usul ve sürecine ilişkin düzenleme idari Yargılama Usulü Kanun’un 16. maddesinde yapılmıştır. Madde 16’ya göre;
- Dava dilekçelerinin ve eklerinin birer örneği davalıya, davalının vereceği savunma davacıya tebliğ olunur.
- Davacının ikinci dilekçesi davalıya, davalının vereceği ikinci savunmada davacıya tebliğ edilir. Buna karşı davacı cevap veremez. Ancak, davalının ikinci savunmasında, davacının cevaplandırması gerektiren hususlar bulunduğu, davanın görülmesi sırasında anlaşılırsa, davacıya, cevap vermesi için bir süre verilir.
- Taraflar yapılacak tebliğlere karşı, tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde cevap verebilirler. Bu süre, ancak haklı sebeplerin bulunması halinde, taraflardan birinin isteği üzerine görevli mahkeme kararı ile otuz günü geçmemek ve bir defaya mahsus olmak üzere uzatılabilir. Sürenin geçmesinden sonra yapılan uzatma talepleri kabul edilmez.
- Taraflar, sürenin geçmesinden sonra verecekleri savunmalara veya ikinci dilekçelere dayanarak hak iddia edemezler. (Ek cümle: 11/4/2013-6459/4 md.) Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir.
- Davalara ilişkin işlem dosyalarının aslı veya onaylı örneği idarenin savunması ile birlikte, Danıştay veya ilgili mahkeme başkanlığına gönderilir.
Danıştay’da ilk derece mahkemesi sıfatıyla görülen davalarda savcının esas hakkındaki yazılı düşüncesi taraflara tebliğ edilir. Taraflar, tebliğden itibaren on gün içinde görüşlerini yazılı olarak bildirebilirler.
Buna göre, vergi davalarında tebligat ve tarafların birbirleri ile cevaplaşmaları süreci şu şekilde gerçekleşir;
- Mahkeme ilk olarak dava dilekçesi ve eklerinin bir örneğini, davalı idareye tebliğ eder.
- Davalı idarenin bu tebliği izleyen 30 gün içerisinde vereceği savunma ise, davacıya tebliğ edilir.
- Davacı, davalı idarenin kendisine tebliğ edilen savunmasına karşı, yine savunmanın tebliği tarihinden itibaren 30 gün içinde, savunmaya karşı vereceği cevabı, mahkemeye sunar.
- Mahkeme, davacının savunmaya verdiği cevabı, davalı idareye tebliğ eder. Davalı idare, savunmaya cevabın kendisine tebliğinden itibaren yine 30 gün içinde ikinci savunmasını mahkemeye iletir.
- Davalı idarenin ikinci savunması da mahkemece davalıya tebliğ edilir. Davacının bu ikinci savunmaya karşı cevap verme hakkı yoktur (Kızılot ve Kızılot, 2006, 430). Ancak, davalının ikinci savunmasında, davacının cevaplandırması gerektiren hususlar bulunduğu, davanın görülmesi sırasında anlaşılırsa, davacıya, cevap vermesi için bir süre verilir.
Ayrıca buradaki süreler kesin sürelerdir. Bu süreler, ancak haklı sebeplerin bulunması halinde, taraflardan birinin isteği üzerine görevli mahkeme kararı ile otuz günü geçmemek ve bir defaya mahsus olmak üzere uzatılabilir. Ek süre talebi 30 günlük süre bitmeden önce yapılmalıdır. Sürenin geçmesinden sonra yapılan uzatma talepleri kabul edilmez.
Vergi davalarında esas itibariyle tebligat ve cevaplaşma işlemleri, dava dilekçesinin davalıya, davalının 1. savunmasının ise davacıya tebliği ile başlamaktadır. Davacının savunmaya karşı cevabının davalıya, davalınınsa 2. savunmasının davacıya tebliği ile sona erer. Bunların sonucunda ise dava dosyası tekemmül etmiş (oluşmuş) olur. Taraflardan davacı dava dilekçesi ve birinci cevap dilekçesinde, davalı ise, iki savunma dilekçesinde olmak üzere ikişer defa hukuki neden ve gerekçelerini açıklama imkânını kullanmış olurlar (Özbalcı, 2006, 361). Davalı ve davacının verecekleri dilekçeler herhangi bir şekil şartına tabi değildir. Süre ise karşı taraf dilekçesinin tebliğ edildiği günden itibaren başlar ve otuzuncu günün çalışma saati bitiminde son bulur. Sürenin bitiminin tatile rastlaması halinde, süre, izleyen iş gününün çalışma saati sonunda biter. Çalışmaya ara verme zamanına rastlaması halinde de, cevap süresinin dava dilekçelerinde olduğu gibi, çalışmaya ara verme zamanının bitiminden sonra yedi gün uzayacağı kabul edilmektedir (Özbalcı, 2006, 361). Vergi davaları, vergi mahkemesinde dava dilekçesi ile açılmakta ve bu dilekçede ileri sürülemeyen iddia ve talepler sonradan dikkate alınmamaktadır (Aksoy, 1999, 194). Bu nedenle özellikle davacının mahkemeden ek süre talep etmesi haklı görülebilmektedir. Çünkü cevap verme süresi geçirildikten sonra yapılan başvurularda tarafların buna bağlı olarak hak talep etme imkânları ortadan kalkmaktadır.
Savunma ve karşı cevap dilekçeleri, genellikle davanın görüleceği yargı yerine verilmektedir. Ancak bununla birlikte istenirse dilekçe, ait olduğu mahkeme başkanlığına veya bu mahkemeye gönderilmek üzere idare veya vergi mahkemesi başkanlıklarına verilir. İdare veya vergi mahkemesi bulunmayan yerlerde asliye hukuk hâkimliklerine veya yabancı ülkelerde Türk konsolosluklarına, ait olduğu mahkemeye gönderilmek üzere verilebilmektedir (Karakoç, 1995, 169). Dosyanın tekemmülü için, davalıdan savunma dilekçesi ve davacıdan bunun karşı cevabını içeren dilekçe ile, davalıdan bu cevaba göre ikinci savunma dilekçesinin alınması zorunludur. Bunlar yapılmadan karara varıldığında, Kanunun usul hükümleri ihlal edilmiş olur. Bu nedenle karar temyiz aşamasında bozulur (Özbalcı, 2006, 365).
Açılan davalarda tarafların birbirlerine savunma yapmaları zorunlu değildir. Bu gibi durumlarda, vergi mahkemesi “savunma”, “savunmaya cevap”, ya da “ikinci savunma” dilekçelerinin verilmesi gereken sürenin dolmasını bekler. Dilekçeler süre dolduğu halde verilmemişse, dava dosyası bu dilekçeler aranmadan tekemmül etmiş (oluşmuş) olur. Bazı durumlarda, davacı dosyasının bir an önce sonuçlanmasını arzu ediyor ve savunma dilekçelerine yanıt vermeye gerek de duymuyorsa, bir dilekçe ile ilgili vergi mahkemesine “savunmaya cevap” vermeyeceğini bildirir. Böyle olunca “ikinci savunma” dilekçesine de gerek kalmaz ve davanın sonuçlanma süresi yaklaşık olarak 60 gün kısalmış olur. Ancak, savunmaya cevap verilmeyeceğinin bildirildiği dilekçede, savunma dilekçesi ile ilgili yorum yapmaktan kaçınılmalıdır (Kızılot ve Kızılot, 2006, 435). Aksi takdirde davalının 2. savunma dilekçesi vermesine neden olmaktadır.
11) DAVANIN GÖRÜLMESİ VE DURUŞMA
2577 sayılı Kanun’un 1. maddesinin 2. bendine göre, Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinde yazılı yargılama usulü uygulanır ve inceleme evrak üzerinde yapılır (Arslan, 2005, 295). Davaların görülmesinde sözlü veya yazılı yargılama usulünün tercih edilme sebebi verginin özelliğinden ve uyuşmazlıkların çözümüne sürat kazandırılması düşüncesinden kaynaklanmaktadır. (Bilici, 2005, 133). Buna göre idari davalarda mahkeme kural olarak, tarafların yazılı iddia ve savunmaları ile bu iddia ve savunmaları desteklemek amacıyla sundukları belgeler ile ilgili yerlerden bizzat getirttiği belgeleri incelemek suretiyle davayı karara bağlamak durumundadır (Kızılot ve Kızılot, 2006, 435). Ancak buna rağmen, bazı hallerde dava sürecinde duruşma yapılabilmektedir. Duruşma, tarafların mahkeme önünde, sözlü olarak sav ve savunmalarını tekrarlamalarıdır. Duruşma, duruşmalara ilişkin esaslar ve du- ruşmalı işlerde karar verilmesi konularında düzenlemelere İYUK’un 17-19. maddeleri arasında yer verilmiştir (Yaşin, 2006, 107). Madde 17’ye göre;
- Danıştay ile idare ve vergi mahkemelerinde açılan iptal ve yirmibeşbin Türk Lirasını aşan tam yargı davaları ile tarh edilen vergi, resim ve harçlarla benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları toplamı yirmibeşbin Türk Lirasını aşan vergi davalarında, taraflardan birinin isteği üzerine duruşma yapılır.
- Temyiz ve istinaflarda duruşma yapılması tarafların istemine ve Danıştay veya ilgili bölge idare mahkemesi kararına bağlıdır.
- Duruşma talebi, dava dilekçesi ile cevap ve savunmalarda yapılabilir.
- 1 ve 2 nci fıkralarda yer alan kayıtlara bağlı olmaksızın Danıştay, mahkeme ve hâkim kendiliğinden duruşma yapılmasına karar verebilir.
- Duruşma davetiyeleri duruşma gününden en az otuz gün önce taraflara gönderilir
Vergi mahkemelerinde duruşma yapılması, tek hâkimli vergi mahkemelerinde talep edilse dahi mahkemenin gerek görmesine, heyet halinde vergi mahkemelerinde ise talep edilmişse zorunludur. Dolayısıyla talep halinde zorunlu duruşma yapılması, konusu 2021 yılında 57.000 lirayı geçen davalar için zorunlu olmaktadır. Ancak bu sınırla bağlı olmaksızın mahkeme, talep edilmemiş olsa dahi, gerek görürse her zaman duruşma yapabilir[10].
Duruşmayı taraflardan biri isteyebileceği gibi VUK’nun mükerrer 378. maddesine göre vergi davasına konu olan tarhiyatın dayanağı incelemeyi yapmış bulunan inceleme elemanı da duruşma istemi talebini idarenin savunma dilekçesinin sol üst köşesinde belirtmesi gerekmektedir (Kızılot ve Kızılot, 2006, 386). Esas itibariyle duruşma talebi, dava dilekçesi ile cevap ve savunmalarla yapılabilir (Kara- koç, 2003, 405).
Tarafların usulüne uygun duruşma isteklerine rağmen, mahkemenin bu isteği dikkate almaksızın davayı duruşma yapmadan karara bağlaması, itiraz ve temyiz incelemeleri yönünden bir bozma nedeni oluşturmaktadır (Kızılot ve Kızılot, 2006, 436). İptal davalarında istek üzerine duruşma yapılması zorunlu olduğu halde, tam yargı davaları ile vergi davalarında isteğin bulunması tek başına yetmeyip anlaşmazlık konusu miktarın 2021 yılında 57.000,00 TL’nı aşması gerekmektedir (Tosuner ve Arıkan, 2006, 184).
Duruşma isteği davacı tarafından, esas itibariyle, dava dilekçesinde yapılır. Davalının savunma dilekçesine verilen cevap dilekçesinde de duruşma istenmesi mümkündür. Davalının ise, ilk savunma dilekçesi veya ikinci karşı cevap dilekçesinde duruşma istemesi gerekir. Belirtilen aşamalardan sonra, duruşma talep edilemez (Özbalcı, 2006, 368). Vergi davalarında duruşma talebini mahkeme re’sen de isteyebilmektedir (Tosuner ve Arıkan, 2006, 51). Danıştay veya mahkemelerin (tek hâkimle çözümlenecek olanlar da dâhil olmak üzere) kendiliklerinden duruşma yapmaya karar vermesi durumunda 2021 yılı için 57.000,00 TL’lik sınıra bakılmaz.
11.1- Duruşmalara İlişkin Esaslar
Duruşmalara ilişkin esaslar İYUK’nun 18. maddesinde düzenlenmiştir. Maddeye göre;
- Duruşmalar açık olarak yapılır. Genel ahlakın ve kamu güvenliğinin gerekli kıldığı hallerde, görevli daire veya mahkemenin kararı ile, duruşmanın bir kısmı veya tamamı gizli olarak yapılır.
- Duruşmaları başkan yönetir.
- Duruşmalarda taraflara ikişer defa söz hakkı verilir. Taraflardan yalnız biri gelirse onun açıklamaları dinlenir; hiç biri gelmezse duruşma açılmaz, inceleme evrak üzerinde yapılır.
- Danıştay’da görülen davaların duruşmalarında savcının bulunması şarttır. Taraflar dinlendikten sonra savcı yazılı düşüncelerini açıklar. Bundan sonra taraflara son olarak ne diyecekleri sorulur ve duruşmaya son verilir.
- Duruşmalı işlerde savcılar, keşif, bilirkişi incelemesi veya delil tespiti yapılmasını yahut işlem dosyasının getirilmesini istedikleri taktirde, bu istekleri görevli daire veya kurul tarafından kabul edilmezse, işin esası hakkında ayrıca yazılı olarak düşünce bildirirler
Duruşmada taraflara ikişer defa söz hakkı verilmektedir. İlk söz hakkı davacınındır. Tayin edilen duruşma gününde taraflardan biri gelmezse, yalnız gelen tarafın dinlenmesi ile yetinilmektedir. Bu durumda iki defa söz verilmesi gereği de doğmaz. Tarafların ikisinin birden gelmemesi halinde ise duruşma açılmaz. İnceleme evrak üzerinde yapılır. Duruşma gününün ertelenmesi yoluna gidilmez (Özbalcı, 2006, 372).
Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 378. maddesine göre, Danıştay ve vergi mahkemelerinde yapılan duruşmalarda iddia ve savunmanın gerekli kıldığı durumlarda, mahkeme vergi davasına konu olan tarhiyatın dayanağı olan incelemeyi yapmış bulunan inceleme elemanını ve mükellefin duruşmada hazır bulundurduğu mali müşaviri (SMMM/YMM) ya da muhasebecisi dinlenir (Kızılot ve Kızılot, 2006, 437). Bu hallerde, inceleme elemanı veya mükellefin muhasebecisi ve mali müşavirinin, davalı veya davacının kendisi yahut yetkili temsilcisi ile birlikte duruşmaya katılması gerekir. Mükellefin kendisi veya avukatı durumundaki vekil olmadan muhasebeci veya mali müşavirin dinlenmesi mümkün değildir (Özbalcı, 2006, 373). Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 378. maddesine[11] göre inceleme elemanının raporunda dinleme isteminde bulunmuş olması; ilgili vergi dairesince bu konuda açık istemde bulunmadıkça 2577 sayılı kanunun 17/1 maddesine uygun olarak yapılmış bir duruşma istemi olarak kabul edilmez (Dn. 3. D’nin E:1995/3755 ve K:1996/4486 sayılı Kararı).
Davalarda taraflar iddia ve savunmalarını dava dilekçesi ve savunma ve cevap dilekçelerinde yapmak durumundadırlar. Bu dilekçelerde ileri sürülmeyen taleplerin duruşmada söylenmesi mümkün olmamaktadır. Davacının davasını açtıktan sonra, dava dilekçesinde ileri sürdüğü iddialar ile bağlı olup, bunları genişletememesine iddianın genişletilmesi yasağı denilir. Davalı da dava dilekçesine karşı verdiği cevap layihasında ileri sürdüğü iddia ve yaptığı savunmasıyla bağlıdır. Buna da savunmanın genişletilmesi yasağı denilmektedir (Tosuner ve Arıkan, 2006, 175). Ancak tarafların duruşmada söyleyebilecekleri hususlar sadece, dilekçe ve savunmalarda ileri sürdükleri sebep ve delillerin tartışılması ile sınırlı değildir. İddia ve savunmanın genişletilemeyeceği hükmüne bağlı kalınmakla birlikte duruşmada her husus üzerinde durulabilmektedir.
İYUK’nun 19. maddesine göre; Duruşma yapıldıktan sonra en geç onbeş gün içinde karar verilir. Ara kararı verilen hallerde, bu kararın yerine getirilmesi üzerine, dosyalar öncelikle incelenir.
11.2- Duruşma Kurallarındaki Usulsüzlüklerin Bozma Nedeni Olması
Duruşmaya ilişkin kurallara uyulması esas olup, kuralların ihlali savunma hakkını zedeleyeceğinden “bozma” nedenini oluşturur. Bunlar;
- Taraflardan birinin talebi halinde duruşma yapılması gereğinin ihlali; buna göre taraflardan birinin istemesine rağmen duruşmanın yapılmaması,
- Mahkemenin taraflardan yalnızca birini duruşmaya çağırması hali,
- Duruşmayı yapan heyetle kararı veren heyetin farklı olması durumu; böyle bir durumun varlığı halinde kararı veren heyetin tekrar duruşma yapması gerekmektedir.
- Duruşma tutanağında imzası olan üyenin, kararda imzasının olmayışı da bozma nedenidir (Kızılot ve Kızılot, 2006, 439).
12) DOSYALARIN İNCELENMESİ
Dosyalar tekemmül ettikten sonra incelemeye geçilir. İYUK’da dosyaların incelenmesi 20. maddede düzenlenmiştir. Buna göre;
- Danıştay, bölge idare mahkemeleri ile idare ve vergi mahkemeleri, bakmakta oldukları davalara ait her türlü incelemeyi kendiliğinden yapar. Mahkemeler belirlenen süre içinde lüzum gördükleri evrakın gönderilmesini ve her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden isteyebilirler. Bu husustaki kararların, ilgililerce, süresi içinde yerine getirilmesi mecburidir. Haklı sebeplerin bulunması halinde bu süre, bir defaya mahsus olmak üzere uzatılabilir.
- Taraflardan biri ara kararının icaplarını yerine getirmediği takdirde, bu durumun verilecek karar üzerindeki etkisi mahkemece önceden takdir edilir ve ara kararında bu husus ayrıca belirtilir.
- Ancak, istenen bilgi ve belgeler Devletin güvenliğine veya yüksek menfaatlerine veya Devletin güvenliği ve yüksek menfaatleriyle birlikte yabancı devletlere de ilişkin ise, Cumhurbaşkanı ya da ilgili Cumhurbaşkanı yardımcısı veya bakan, gerekçesini bildirmek suretiyle, söz konusu bilgi ve belgeleri vermeyebilir. Verilmeyen bilgi ve belgelere dayanılarak ileri sürülen savunmaya göre karar verilemez.
- (Mülga: 10/6/1994-4001/10 md.)
- (Değişik: 5/4/1990-3622/8 md.) Danıştay, bölge idare, idare ve vergi mahkemelerinde dosyalar, bu Kanun ve diğer kanunlarda belirtilen öncelik veya ivedilik durumları ile Danıştay için Başkanlar Kurulunca; diğer mahkemeler için Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca konu itibariyle tespit edilip Resmi Gazete’de ilan edilecek öncelikli işler göz önünde bulundurulmak suretiyle geliş tarihlerine göre incelenir ve tekemmül ettikleri sıra dahilinde bir karara bağlanır. Bunların dışında kalan dosyalar ise tekemmül ettikleri sıraya göre ve tekemmül tarihinden itibaren en geç altı ay içinde sonuçlandırılır.
- Bölge idare mahkemelerindeki istinaf kanun yolu incelemeleri ile idare ve vergi mahkemelerinde heyet halinde görülen davalarda, birinci fıkrada belirtilen bilgi ve belgelerin istenmesine ve ek süre verilmesine ilişkin ara kararları daire başkanı, mahkeme başkanı veya dosyanın havale edildiği üye tarafından da verilebilir.
Bölge idare mahkemeleri ile idare ve vergi mahkemelerinde savcılık örgütü yoktur. Mahkeme başkanının görevlendirdiği üye/raportör olarak, dosyayı inceleyerek, raporunu hazırlar. Bölge idare mahkemeleri ile idare ve vergi mahkemelerinde tetkik hakimi de yoktur; dosyaların incelenmesi üyeler tarafından yapılır (Yaşin, 2006, 109).
Davanın görülmesi sırasında gerek görülen ilave bilgi ve belgelerin istenmesi, ara kararına bağlanmaktadır. Taraflar gerekli bilgi ve belgeleri tayin edilen sürede vermedikleri taktirde bunun karara etkisi de belirtilmekte ve ara kararda bu hususa yer verilmektedir (Özbalcı, 2006, 380). Vergi idaresinin bilgi isteme talebinin yerine getirilmemesi durumu için 4369 sayılı Yasa öncesi cezai yaptırım düzenlenmiş olmasına rağmen, mahkemelerin anılan kanun maddesine dayalı bilgi isteme taleplerine uyulmaması durumu için herhangi bir yaptırım öngörülmemiştir (Kızılot ve Kızılot, 2006, 440). Vergi yargısında öncelikli olarak görülecek olan hususlar şu şekilde sıralanabilir: Duruşma yapıldıktan sonra en geç onbeş gün içinde karar verilir, ara karar verilen hallerde bu kararın yerine getirilmesi üzerine dosyalar öncelikle incelenir.
- Yürütmenin durdurulması kararı verilen dosyalar öncelikle incelenir.
- Danıştay ve bölge idare mahkemeleri bağlantılı dosyaları öncelikle ve ivedilikle inceleyip karar verir.
- Danıştay’dan bozma kararı ile gönderilen dosyalar vergi mahkemesince öncelikle incelenir.
- Vergi mahkemelerinin ödeme emrine karşı açılan davaları en geç yedi gün içinde karara bağlaması zorunludur (Bu konudaki yargı içtihadı ise, idari Yargılama Usulü Kanunu’ndaki esaslara uyulması gerektiği şeklinde olmuştur. (Dn. 9’ncu Daire E. 1984/573, K: 1984/1642)
- İhtiyati hacze karşı açılan davalar da diğer işlere göre öncelikle incelenip karara bağlanacaktır (Tosuner ve Arıkan, 2006, 177).
- VUK’nun mükerrer 49. maddesine göre emlak vergisi birim değer takdirlerine karşı açılacak davalar öncelikle görülecektir.
12.1- Sonradan İbraz Edilen Belgelerin Durumu
İYUK’un 21. maddesine göre; dilekçeler ve savunmalarla birlikte verilmeyen belgeler, bunların vaktinde ibraz edilmelerine imkân bulunmadığına mahkemece kanaat getirilirse, kabul ve diğer tarafa tebliğ edilir. Bu belgeler duruşmada ibraz edilir ve diğer taraf cevabını hemen verebileceğini beyan eder veya cevap vermeye lüzum görmezse ayrıca tebliğ edilmez.
Görüldüğü gibi, vergi mahkemelerinde, dava dosyası oluşurken davacı iki kere dilekçe yazmak, davalı da bu dilekçelere karşı iki kez savunma haklarına sahiptir. Ancak davacıya üçüncü bir hak verilmesi gerekirse mahkeme bunu da verebilir. Aynı zamanda dilekçeler ve savunmalar ile birlikte verilmesi imkânsız olan belgelerin, vergi mahkemesine sunulmasına da imkân tanınmış bulunmaktadır. Eğer vergi mahkemesi sonradan ileri sürülen belgenin vaktinde verilmesine imkân olmadığı kanaatine varırsa, bu belgeyi kabul ederek karşı tarafa tebliğ eder (Aksoy, 1999, 194).
12.2- Davadan Feragat ve Davanın Kabulü
Davadan feragat etme yetkisi ancak davayı açan davacıya aittir. Vergi yargısında, esas itibariyle davacı olabilecekler mükellef, vergi sorumluları ve adlarına ceza kesilenler olduğundan davadan feragat da esas itibariyle bunlar için söz konusu olmaktadır (Tosuner ve Arıkan, 2006, 185). Davanın kabulü ise davalı durumunda bulunan vergi idaresi tarafından gerçekleştirilmektedir.
12.3- Dosyaların İşlemden Kaldırılması
İYUK’nun 26. maddesi, tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik olması durumu ile davacının gösterdiği adrese tebligat yapılamaması halinde uygulanacak yargılama usulünü düzenlemiştir. Maddeye göre;
- Dava esnasında ölüm veya herhangi bir sebeple tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik olursa, davayı takip hakkı kendisine geçenin başvurmasına kadar; gerçek kişilerden olan tarafın ölümü halinde, idarenin mirasçılar aleyhine takibi yenilemesine kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına ilgili mahkemece karar verilir. Dört ay içinde yenileme dilekçesi verilmemiş ise, varsa yürütmenin durdurulması kararı kendiliğinden hükümsüz kalır.
2 Yalnız öleni ilgilendiren davalara ait dilekçeler iptal edilir.
- Davacının gösterdiği adrese tebligat yapılamaması halinde, yeni adresin bildirilmesine kadar dava dosyası işlemden kaldırılır ve varsa yürütmenin durdurulması kararı kendiliğinden hükümsüz kalır. Dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak bir yıl içinde yeni adres bildirilmek suretiyle yeniden işleme konulması istenmediği takdirde, davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.
- Dosyaların işlemden kaldırılmasına ve davanın açılmamış sayılmasına dair kararlar diğer tarafa tebliğ edilir.
Yalnızca öleni ilgilendirenler dışında kalan davalara ait dosyalar, gerçek kişi olan davacının ölümü halinde, davaya bakan idari yargı yerince işlemden kaldırılır. İşlemden kaldırılan dosyalar, davayı takip hakkı kendilerine düşenlerin başvuruları üzerine yeniden işleme konulur. Başvurunun özel bir şekli yoktur. Davayı takip hakkı kendilerine geçenlerin kaldırma kararı veren idari yargı yerine yazacakları dilekçede bu yoldaki iradelerini dile getirmeleri yeterlidir (Ayaz ve Sönmez, 1999, 38). Davacı gerçek kişinin, dava sürerken iflas etmesi durumunda davayı takip yetkisi, iflas idaresine geçeceğinden, taraf durumdaki gerçek kişinin niteliğini değiştiren bu hal üzerine de, davayı takip hakkı kendisine geçen iflas idaresinin başvurusuna kadar, dosyanın işlemden kaldırılması kararı verilme durumu doğacaktır (Özbalcı, 2006, 403). 26. maddenin 3.bendindeki durum ise sadece davacının bildirdiği adreste bulunamaması ile ilgilidir. Davalının adresinde bulunamaması bu kapsama girmez. Bu taktirde tebligat 7201 sayılı kanuna göre ilanen yapılır. Aslında 7201 sayılı tebligat kanunu açısından tebligat imkânsızlığı ile karşılaşılması esas itibariyle söz konusu değildir. Çünkü bütün diğer şekillerin uygulanmaması halinde ilanen tebligata gidilmek suretiyle tebligatın gerçekleştirilme imkânı vardır. Ancak 26. madde, davacı açısından bildirdiği adreste bulunmamasını, bu adreste tebligatın yapılamamasını, ilanen tebliğ kapsamı dışında özel bir düzenlemeye tabi tutmuştur (Ayaz ve Sönmez, 1999, 41).
12.4- Yürütmenin Durdurulması
Yürütmenin durdurulması müessesesi İYUK’un 27. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre :
- Danıştay’da veya idari mahkemelerde dava açılması dava edilen idari işlemin yürütülmesini durdurmaz.
- Danıştay veya idari mahkemeler, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda, davalı idarenin savunması alındıktan veya savunma süresi geçtikten sonra gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verebilirler. Uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemlerin yürütülmesi, savunma alındıktan sonra yeniden karar verilmek üzere, idarenin savunması alınmaksızın da durdurulabilir. Ancak, kamu görevlileri hakkında tesis edilen atama, naklen atama, görev ve unvan değişikliği, geçici veya sürekli görevlendirmelere ilişkin idari işlemler, uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemlerden sayılmaz. Yürütmenin durdurulması kararlarında idari işlemin hangi gerekçelerle hukuka açıkça aykırı olduğu ve işlemin uygulanması halinde doğacak telafisi güç veya imkânsız zararların neler olduğunun belirtilmesi zorunludur. Sadece ilgili kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükmünün iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurulduğu gerekçesiyle yürütmenin durdurulması kararı verilemez.
- Dava dilekçesi ve eklerinden yürütmenin durdurulması isteminin yerinde olmadığı anlaşılırsa, davalı idarenin savunması alınmaksızın istem reddedilebilir.
- Vergi mahkemelerinde, vergi uyuşmazlıklarından doğan davaların açılması, tarh edilen vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümlerin ve bunların zam ve cezalarının dava konusu edilen bölümünün tahsil işlemlerini durdurur. Ancak, 26 ncı maddenin 3 üncü fıkrasına göre işlemden kaldırılan vergi davası dosyalarında tahsil işlemi devam eder. Bu şekilde işlemden kaldırılan dosyanın yeniden işleme konulması ile ihtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerine yapılan işlemlerle tahsilat işlemlerinden dolayı açılan davalar, tahsil işlemini durdurmaz. Bunlar hakkında yürütmenin durdurulması istenebilir.
- Yürütmenin durdurulması istemli davalarda 16 ncı maddede yazılı süreler kısaltılabileceği gibi, tebliğin memur eliyle yapılmasına da karar verilebilir.
- Yürütmenin durdurulması kararları teminat karşılığında verilir; ancak, durumun gereklerine göre teminat aranmayabilir. Taraflar arasında teminata ilişkin olarak çıkan anlaşmazlıklar, yürütmenin durdurulması hakkında karar veren daire, mahkeme veya hakim tarafından çözümlenir. İdareden ve adli yardımdan faydalanan kimselerden teminat alınmaz.
- Yürütmenin durdurulması istemleri hakkında verilen kararlar; Danıştay dava dairelerince verilmişse konusuna göre İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurullarına, bölge idare mahkemesi kararlarına karşı en yakın bölge idare mahkemesine, idare ve vergi mahkemeleri ile tek hakim tarafından verilen kararlara karşı bölge idare mahkemesine kararın tebliğini izleyen günden itibaren yedi gün içinde bir defaya mahsus olmak üzere itiraz edilebilir. İtiraz edilen merciler, dosyanın kendisine gelişinden itibaren yedi gün içinde karar vermek zorundadır. İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir.
- Yürütmenin durdurulması kararı verilen dava dosyaları öncelikle incelenir ve karara bağlanır.
- Yürütmenin durdurulmasına dair verilen kararlar onbeş gün içinde yazılır ve imzalanır.
- Aynı sebeplere dayanılarak ikinci kez yürütmenin durdurulması isteminde bulunulamaz.
Kanun hükümden de anlaşılacağı üzere, kural olarak, Danıştay’da veya idare mahkemelerinde idari dava açılması, dava edilen idari işlemin yürütülmesini durdurmaz (Yaşin, 2006, 92). Genel olarak yürütmenin durdurulmasına karar verilebilmesi için;
- İdari işlemin uygulanması telafisi güç ve imkânsız zararların doğmasına neden olması ve
- İdari işlemin açıkça hukuka aykırı olması gerekir.
Ayrıca;
- Yürütmenin durdurulması kararı teminat karşılığında verilmektedir.
- Yürütmeyi durdurma kararı verilmesinin davacı tarafından istenmesi gerekir (Gözler, 2003, 335).
Buna karşılık, vergi uyuşmazlıklarında durum farklıdır. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27/3.maddesinde, vergi mahkemelerinde vergi uyuşmazlıklarından doğan davaların açılmasının, tarh edilen vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümlerin ve bunların zam ve cezalarının dava konusu edilen bölümünde tahsil işlemlerini durduracağı hükme bağlanmış olup; tarhiyata karşı bakılan davanın açılmasıyla tahsil işlemleri anılan yasa hükmü gereği durduğundan, yürütmenin durdurulması için davacının talebine ya da mahkemenin kararına gerek yoktur (Karakoç, 1995, 408). Vergi yargısında yürütmeyi durdurma kararı istisnai ihtiyaç duyulan bir müessesedir.
Öte yandan İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 26/3. maddesi uyarınca işlemden kaldırılan vergi davası dosyalarında tahsil işlemi devam eder.
İhtirazı kayıtla verilen beyannameler için yapılan tahsilat işlemlerinden dolayı açılan davalarda tahsilat işlemi devam eder (Tosuner ve Arıkan, 2006, 172).
Üçüncü istisnai durum ise tahsil aşamasına ilişkin işlemlere karşı dava açılması durumunda tahsilat devam eder. Bu manada ödeme emrine karşı açılan davalarda ise, tahsil işlemi kendiliğinden durmaz.
Bu durumlar için mükellefin talepte bulunması ve mahkeme tarafından yürütmenin durdurulmasına karar verilmiş olması gerekir.
İdare mahkemesince verilen yürütmeyi durdurma kararına karşı Bölge idare Mahkemesinde itiraz edilebilir. Danıştay dava dairesince verilen karara karşı Danıştay Dava Daireleri Kurulunda itiraz edilebilir. Bölge idare Mahkemesi tarafından verilen karara karşı en yakın Bölge idare Mahkemesinde itiraz edilebilir. itiraz süresi 7 gündür. itiraz mercide itirazı 7 gün içinde karara bağlar. itiraz merciinin aldığı karar kesindir (Gözler, 2003, 335).
13-VERGİ DAVASININ KARARA BAĞLANMASI VE SONUÇLARI
Dosyanın usul ve esas yönünden incelenmesi yapıldıktan sonra, artık dava dosyası esas yönünden karar verilebilir hale gelmiş olmaktadır. Karar aşamasına gelen dosyalar mahkeme tarafından ele alınır ve dosyadaki konular sırasıyla tartışmaya açılmaktadır. Bu tartışmalar sonucunda her konu ayrı ayrı oya sunularak karara bağlanmaktadır. Verilen bu karara karşı olanlar varsa bu kişilerin görüşleri de kararın altına yazılmaktadır (Aksoy, 1999, 195). Vergi davalarında genellikle vergi ve bağlı alacaklar için tek dilekçe ile dava açılmaktadır. Buna göre ilk planda vergi konusu itibariyle yapılan itirazın karara bağlanması, sonra sırası ile istisna, muafiyet, matrah tespiti, nispet uygulaması ile ilgili itirazlar bakımından karar verilmesi gerekecektir (Özbalcı, 2006, 389).
Her dava dosyası için görüşmelere katılan başkan ve üyelerin, Danıştay’da düşünce veren savcının, tetkik hâkiminin ve tarafların ad ve soyadlarını, incelenen dosya numarasını, kısaca dava konusunu ve verilen kararın neticesini, çoğunlukta ve azınlıkta bulunanları gösteren bir tutanak düzenlenir. Bu tutanaklar görüşmelere katılanlar tarafından aynı toplantıda imzalanır ve dosyalarında saklanır.
13.1- Kararda Bulunacak Hususlar
Karada bulunacak hususlar İYUK’un 24. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre; kararlarda:
a) Tarafların ve varsa vekillerinin veya temsilcilerinin ad ve soyadları yahut unvanları ve adresleri,
b) Davacının ileri sürdüğü olayların ve dayandığı hukuki sebeplerin özeti istem sonucu ile davalının savunmasının özeti,
c) Danıştay’da görülen davalarda tetkik hâkimi ve savcının ad ve soyadları ile düşünceleri,
d) Duruşmalı davalarda duruşma yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise hazır bulunan taraflar ve vekil veya temsilcilerinin ad ve soyadları,
e) Kararın dayandığı hukuki sebepler ile gerekçesi ve hüküm: tazminat davalarında hükmedilen tazminatın miktarı,
f) Yargılama giderleri ve hangi tarafa yükletildiği,
g) Kararın tarihi ve oybirliği ile mi, oyçokluğu ile mi verildiği,
h) Kararı veren mahkeme başkan ve üyelerinin veya hâkiminin ad ve soyadları ve imzaları ve varsa karşı oyları,
ı) Kararı veren dairenin veya mahkemenin adı ve dosyanın esas ve karar numarası,
Belirtilir.
Verilen kararın, mahkeme başkanı ve üyeleri veya hâkimi tarafından imzalı asıllarından birisi, karar dosyasına, diğeri de dava dosyasına konur. Bu kararın tasdik edilmiş bir sureti de, mahkeme mührü ve başkan veya hâkimin imzasıyla taraflara tebliğ edilmektedir. (İYUK md. 25)
13.2- Kararın Sonuçları
Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez. Ancak disiplin hükümleri saklıdır.
- Konusu belli bir miktar paranın ödenmesini gerektiren davalarda hükmedilen miktar ile her türlü davalarda hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderleri, davacının veya vekilinin davalı idareye yazılı şekilde bildireceği banka hesap numarasına, bu bildirim tarihinden itibaren, birinci fıkrada belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde yatırılır. Birinci fıkrada belirtilen süreler içinde ödeme yapılmaması halinde, genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunur.
- Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemeleri kararlarına göre işlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde idare aleyhine Danıştay ve ilgili idari mahkemede maddi ve manevi tazminat davası açılabilir.
- Mahkeme kararlarının süresi içinde kamu görevlilerince yerine getirilmemesi hâlinde tazminat davası ancak ilgili idare aleyhine açılabilir.
- Vergi uyuşmazlıklarına ilişkin mahkeme kararlarının idareye tebliğinden sonra bu kararlara göre tespit edilecek vergi, resim, harçlar ve benzeri mali yükümler ile zam ve cezaların miktarı ilgili idarece mükellefe bildirilir.
- Tazminat ve vergi davalarında idarece, mahkeme kararının tebliğ tarihi ile ödeme tarihi arasındaki süreye 21/07/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesine göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanacak faiz ödenir. Ancak mahkeme kararının davacıya tebliği ile banka hesap numarasının idareye bildirildiği tarih arasında geçecek süre için faiz işlemez.
Vergi mahkemesi kararlarının sonuçlarını davanın yükümlü ya da vergi idaresi tarafından açılmış olması ihtimallerine göre iki kısma ayırarak incelemek mümkündür.
Dava mükellef tarafından açılmış ve mükellefin lehine sonuçlanmışsa, vergi dairesinin işlemi iptal edilerek, yapılan tarhiyat işlemi ortadan kaldırılır ve terkin işlemi gerçekleşir. Bunun yanı sıra daha önce ödenmiş bir vergi söz konusu ise mükellefe iade edilir. Haciz işlemi söz konusu ise bu işlem kaldırılır. Ayrıca, Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 49. maddesi uyarınca açılan davaların lehte sonuçlanması durumunda emlak vergisine ait bedel ve değerlere ilişkin olarak yapılan tespitler iptal edilir (Kızılot, fien- yüz, Taş ve Dönmez, 2006, 285).
Vergi davası mükellef aleyhine, vergi dairesinin lehine sonuçlanmışsa, tarh edilen vergiler tebliğ edilir. Mükellefin ödenecek aşamaya gelmiş olan vergisinin süreleri geçen taksitlerini ihbarnamenin tebliğ tarihinden başlayarak bir ay içinde ödemesi gerekir. Ayrıca dava konusu yapılan verginin ödenmemiş kısmına kendi vergi kanunlarında belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden başlayarak mahkeme kararının tebliğine kadar geçen süreler için 6183 sayılı Kanun’a göre tespit edilen gecikme zammı oranında gecikme faizi uygulanır. Bu faiz aynı süre içinde ödenir (Arslan, 2005, 298).
Davanın sonucu kısmen kabul, kısmen red olursa, vergi dairesi reddedilen kısım üzerinden yeni bir tarhiyat yaparak ikinci bir ihbarname düzenleyip yükümlüye tebliğ eder. Taraflar itiraz ve temyiz yoluna gittikleri taktirde aleyhlerine sonuçlanan kısım hakkında yürütmeyi durdurma kararı alabilirler. Yürütmeyi durdurma kararı vergi dairesi lehine verildiğinde, bu kararla ortaya çıkan miktar üzerinden üçüncü bir ihbarname düzenlenir ve yükümlüye tebliğ edilir (Tosuner ve Arıkan, 2006, 188).
Vergi mahkemesi kararının bir diğer sonucu da, bu kararın ilgili mercilerce uygulanması zorunluluğudur. Vergi dairesi en geç otuz gün içinde mahkeme kararına göre işlem tesis etmek zorundadır. Buna uyulmadığı taktirde idare aleyhine maddi ve manevi tazminat davası açılabilir. Mahkeme kararını kasten uygulamayan kamu görevlisi aleyhine de dava açılabileceği gibi kararın infazının gecikmesi nedeniyle idare gecikme faizi ödemekle yükümlü olur (Öncel, Kumrulu ve Çağan, 2006, 194).
13.3- Hükmün Açıklanması
Hükmün açıklanması İYUK’nun 29. maddesinde düzenlenmiştir. Madde hükmü şöyledir:
- Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerince verilen kararlar yeterince açık değilse, yahut birbirine aykırı hüküm fıkralarını taşıyorsa, taraflardan her biri kararın açıklanmasını veya aykırılığın giderilmesini isteyebilir.
- Açıklama dilekçeleri karşı taraf sayısından bir nüsha fazla verilir.
- Kararı vermiş olan daire veya mahkeme işi inceler ve gerek görürse dilekçenin bir örneğini, belirleyeceği süre içinde cevap vermek üzere, karşı tarafa tebliğ eder, cevap iki nüsha olarak verilir. Bunlardan biri, açıklama veya aykırılığın kaldırılmasını isteyen tarafa gönderilir.
- Görevli daire veya mahkemenin bu husustaki kararı, taraflara tebliğ olunur.
- Açıklama veya aykırılığın kaldırılması, kararın yerine getirilmesine kadar istenebilir.
Açıklama talebi kararın ne demek istediğinin yeteri kadar açık olmaması veya kararda birbirine aykırı hüküm fıkralarının bulunması şartına bağlıdır. Hüküm açık gerekçeler çelişkili ise açıklama istenemez (Özbalcı, 2006, 445).
Açıklama talebinde tarafların her birisi bulunabilir. Açıklama talebi karşı taraf sayısından bir fazla dilekçe ile olur. Açıklama dilekçesi kararı veren mahkemede görüşülür. Mahkeme gerekli görürse dilekçeyi karşı tarafa tebliğ eder. Karşı tarafında vereceği cevap açıklama talebinde bulunana tebliğ edilir. Mahkeme, incelemesi sonunda kararın açık olmadığı ya da çelişkili olduğunu saptarsa hükmü açıklar. Mahkeme yeni bir hüküm tesis edebilecek nitelikte açıklama yapamaz (Tosuner ve Arıkan, 2006, 193). Vergi davasında hüküm konusu verginin tamamen tahsil edilmesinden sonra açıklama istenemez.
13.4- Yanlışların Düzeltilmesi
Yanlışlıkların düzeltilmesi İYUK’nun 30. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;
- iki tarafın adı soyadı ile sıfatı ve iddiaları sonucuna ilişkin yanlışlıklar ile hüküm fıkrasındaki hesap yanlışlıklarının düzeltilmesi istenebilir.
- 29’uncu maddenin son fıkrası dışında kalan hükümleri, bu istekler hakkında da uygulanır.
- Yanlışlıkların düzeltilmesine karar verilirse, düzeltme ilamın altına yazılır.
Yanlışlıkların düzeltilmesi kanun yolu mahiyetinde değildir. Bu nedenle eğer bir hukuki yanlışlık varsa bu yolla düzeltilemez. Yanlışlıkların düzeltilmesi daha çok maddi hataların bulunması durumunda uygulanacak bir yoldur.
Yanlışlıkların düzeltilmesi talebi, kararı veren mahkemeye yazılacak ve karşı taraf sayısından bir fazla olarak düzenlenecek dilekçe ile olur. Kararı vermiş olan daire veya mahkeme işi inceler ve gerekli görürse dilekçenin bir örneğini, belirleyeceği süre içerisinde cevap vermek üzere, karşı tarafa tebliğ eder. Cevap iki nüsha olarak verilir. Bunlardan biri yanlışlıkların düzeltilmesi talebinde bulunana tebliğ edilir. Mahkeme inceleme sonunda gerekli görürse yanlışlığı düzeltir. Düzeltme ilamın altına yazılır (Tosuner ve Arıkan, 2006, 194). Yanlışlıkların düzeltilmesinde hükmün açıklanmasındaki gibi bir süre sınırlaması yoktur.
14- HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU İLE VERGİ USUL KANUNUNUN UYGULANACAĞI HALLER:
İdari yargıyı ilgilendirmekle birlikte İYUK’ta hüküm bulunmayan hangi durumlarda HUMK ile VUK hükümlerinin uygulanacağı İYUK’un 31. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre :
- Hâkimin davaya bakmaktan memnuiyeti ve reddi, ehliyet, üçüncü şahısların davaya katılması, davanın ihbarı, tarafların vekilleri, dosyanın taraflar ve ilgililerce incelenmesi, feragat ve kabul, teminat, mukabil dava, bilirkişi, keşif, delillerin tespiti, yargılama giderleri, adli yardım hallerinde ve duruşma sırasında tarafların mahkemenin sukünunu ve inzibatını bozacak hareketlerine karşı yapılacak işlemler, elektronik işlemler ile ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla duruşma icrasında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygunlanır.
- Ancak, davanın ihbarı Danıştay, mahkeme veya hakim tarafından re’sen yapılır.
- Bilirkişiler, bilirkişilik bölge kurulları tarafından hazırlanan listelerden seçilir ve bilirkişiler hakkında Bilirkişilik Kanunu ve 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun ilgili hükümleri uygulanır.
- Bu Kanun ve yukarıdaki fıkra uyarınca Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa atıfta bulunulan haller saklı kalmak üzere, vergi uyuşmazlıklarının çözümünde Vergi Usul Kanununun ilgili hükümleri uygulanır. Örneğin sürelerin hesaplanmasına ilişkin İYUK’ta herhangi bir düzenleme yer almadığından VUK hükümleri dikkate alınır.
15- BAĞLANTILI DAVALAR
Aynı maddi veya hukuki sebepten doğan ya da biri hakkında verilecek hüküm, diğerini etkileyecek nitelikte olan davalar bağlantılı davalar bağlatılı davalardır.
İdare mahkemesi, vergi mahkemesi veya Danıştaya veya birden fazla idare veya vergi mahkemelerine açılmış bulunan davalarda bağlantının varlığına taraflardan birinin isteği üzerine veya doğrudan doğruya mahkemece karar verilir. Bağlantılı davalardan birinin Danıştay’da bulunması halinde dava dosyası veya bağlantılı davalar, değişik bölge idare mahkemesinin yargı çevrelerindeki mahkemelerde bulunduğu takdirde dosyalar Danıştaya gönderilir. Ancak bağlantılı davalar aynı bölge idare mahkemesinin yargı çerçevesindeki mahkemelerde bulunduğu takdirde dosyalar o yer bölge idare mahkemesine gönderilir. (İYUK Md. 38)
15.1- Bağlantının Danıştayca incelenmesi:
Danıştayın dava konusu uyuşmazlığı incelemeye yetkili dairesi, bağlantılı dava dosyalarını öncelikle ve ivedilikle inceler ve karar verir. Danıştay bağlantının bulunduğuna karar verdiği takdirde:
a) Davalardan biri Danıştayda açılmış ve çözümlenmesi Danıştayın görevine dahil bir uyuşmazlıkla ilgili ise, davaların tümü Danıştayda görülür ve durum ilgili mahkemelere ve taraflara bildirilir.
b) Davaların çözümlenmesi, ayrı bölge idare mahkemesinin yargı çevresindeki idare veya vergi mahkemelerinin görevlerine giren uyuşmazlıklarla ilgili ise Danıştayın ilgili dairesi yetkili mahkemeyi kararında belirtir ve dosyaları bu mahkemeye göndererek diğer mahkemeye veya mahkemelere durumu bildirir. Yetkili mahkeme de durumu ilgililere duyurur.
c) Danıştayca verilen karar bağlantı bulunmadığı yolunda ise, dosyalar İlgili mahkemelere geri gönderilir. (İYUK md.39)
Bağlantının bulunup bulunmadığı yolundaki Danıştay kararları kesindir.
15.2- Bağlantının Bölge İdare Mahkemesince incelenmesi:
Bölge idare mahkemesi bağlantılı dava dosyalarını öncelikle ve ivedilikle inceler ve kararını verir. Bölge idare mahkemesince verilen karar, bağlantının bulunduğu yolunda ise, yetkili mahkeme kararda belirtilmek suretiyle dosyalar yetkili mahkemeye gönderilir. Durum ayrıca diğer mahkemeye de duyurulur. Yetkili kılınan mahkeme durumu ilgililere bildirir. Bölge idare mahkemesince verilen karar bağlantı olmadığı yolunda ise, dosyalar ilgili mahkemelere geri gönderilir. Bağlantının bulunup bulunmadığı yolundaki bölge idare mahkemesi kararları kesindir.
15.3- Bağlantının mahkemelerce kabul edilmemesi:
Bağlantı iddiaları mahkemelerce kabul edilmediği takdirde, bu hususta verilen ara kararı taraflara tebliğ edilir. Taraflar, tebliğ tarihini izleyen onbeş gün içerisinde, aynı yargı çevresindeki mahkemeler için o yer bölge idare mahkemesine, 38 nci maddenin 2 ve 3 ncü fıkrasındaki durumlarla ilgili davalar için Danıştaya başvuruda bulunabilirler. Başvuru üzerine bölge idare mahkemesi veya Danıştay görevli dairesince durum, yukarıdaki maddelerde yazılı usullere göre incelenerek karara bağlanır.
15.4- Bağlantılı davalarda, Davaya İlişkin Esaslar
Bağlantının varlığı yolunda idare ve vergi mahkemelerince veya bu konuda yapılacak itiraz üzerine bölge idare mahkemesi veya Danıştayca bağlantı hakkında karar verilinceye kadar usuli işlemler durur. Bağlantıya ilişkin işlemler sonuçlandırıldıktan sonra bu davalara bakmakla yetkili kılınan mahkeme veya Danıştay, davalara bırakıldığı yerden devam eder.
KAYNAKLAR :
Aksoy, Şerafettin (1999). Vergi Yargısı ve Türk Yargısı Sistemi. İstanbulıFiliz Kitabevi. Arslan, Mehmet (2005). Vergi Hukuku. Ankara:Yaklaşım.
Ayaz, Garip ve Sönmez, Erdal. (1999). “Vergi Yargısında Tarafların Kişilik veya Niteliğinde Değişiklik ve Davacının Gösterdiği Adrese Tebligat Yapılmaması Durumları” Vergi Dünyası. 218 (1999): 35-42.
Bilici, Nurettin (2005). Vergi Hukuku. Ankara: Seçkin.
Coşkun, Sabri (1993). İptal Davası. Ankara:
Danıştay yayınları. Dn. 3. D’nin E:1995/3755 ve K:1996/4486 sayılı Kararı.
Gözler, Kemal (2003). İdare Hukukuna Giriş. Bursa: Ekin Kitabevi.
Karakoç, Yusuf (2003). Genel Vergi Hukuku. Ankara: Yetkin.
Karakoç, Yusuf (1995). Vergi Yargılaması Hukuku. istanbul: Alfa.
Karakoç, Yusuf (1995). Vergi Yargılaması Hukuku. istanbul: Alfa.
Kırbaş, Sadık (2001). Vergi Hukuku. Ankara: Siyasal
Kızılot, Şükrü ve Kızılot, Zuhal (2006). Vergi İhtilafları ve Çözüm Yolları.Ankara: Yaklaşım.
Kızılot, Şükrü, Şenyüz, Doğan, Taş, Metin ve Dönmez, Recai (2006) Vergi Hukuku. Ankara: Yaklaşım.
Kızılot, Şükrü (2007). “Maliye Bakanlığı Sirkülerlerinin iptali için Dava Açılabileceği” Yaklaşım. 172 (2007):
Öncel, Muallâ, Kumrulu, Ahmet ve Çağan, Nami (2006). Vergi Hukuku. Ankara: Turhan.
Özbalcı, Yılmaz (2006). Vergi Davaları. Ankara: Oluş.
Tosuner, Mehmet ve Arıkan, Zeynep (2006).Vergi Uyuşmazlıklarının İdari Aşamada Çözümü ve Türk Vergi Yargısı. izmir: ilkem.
Yaşin, Mehmet (2006). Türk Vergi Yargısı ve Vergisel Uyuşmazlıkların Dava Yoluyla Çözümü. Ankara: Yaklaşım.
[1] İdari işlem, İdari makamların kamu gücü kullanarak idare işlevine yönelik olarak tesis etmiş oldukları idare hukuku alanında sonuç doğuran hukuki işlemlerdir
[2] İdari işlemin yetkili idare ya da idareler tarafından yapılması gerektiğini ifade eder.
[3] İdarenin yaptığı ve yapacağı işlemlerin, kural olarak yazılı şekilde yapılmasını ifade eder. İdari işlemler gerekçeli olmalıdır.
[4] İdari işlemin yapılmasının hukuki ya da fiili bir nedene dayanmasını ifade eder.
[5] İdare hukukunda konu, yapılmış olan idari işlem sonucunda meydana gelen hukuki değişikliği ifade eder.
[6] İdari işlemin maksat unsuru her zaman kamu yararı olmak durumundadır. Kamu yararı her bir işlem bakımından farklı biçimlerde tezahür edebilir.
([7]) Benzer konuda verilen bir başka karar için bknz. Danıştay 4. Daire E. 2008/5613 K. 2011/2767 T. 25.4.2011
([8]) 1. İdarî davalar, Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi başkanlıklarına hitaben yazılmış imzalı dilekçelerle açılır.
2. Dilekçelerde;
a) Tarafların ve varsa vekillerinin veya temsilcilerinin ad ve soyadları veya unvanları ve adresleri (6352 Sayılı Kanunun 51 inci maddesiyle eklenen ibare Yürürlük; 2.7.2012) ile gerçek kişilere ait Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası,
“b) Davanın konusu ve sebepleri ile dayandığı deliller,
c) Davaya konu olan idari işlemin yazılı bildirim tarihi,
d) Vergi, resim, harç, benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezalarına ilişkin davalarla tam yargı davalarında uyuşmazlık konusu miktar,
e) Vergi davalarında davanın ilgili bulunduğu verginin veya vergi cezasının nevi ve yılı, tebliğ edilen ihbarnamenin tarihi ve numarası ve varsa mükellef hesap numarası gösterilir.
3. Dava konusu kararın ve belgelerin asılları veya örnekleri dava dilekçesine eklenir. Dilekçeler ile bunlara ekli evrakın örnekleri karşı taraf sayısından bir fazla olur.
([9] ) 1. Her idarî işlem aleyhine ayrı ayrı dava açılır. Ancak, aralarında maddî veya hukukî yönden bağlılık yada sebep-sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı bir dilekçe ile de dava açılabilir.
- Birden fazla şahsın müşterek dilekçe ile dava açabilmesi için davacıların hak veya menfaatlerinde iştirak bulunması ve davaya yol açan maddî olay veya hukukî sebeplerin aynı olması gerekir
[10] Bumin Doğrusöz, “Vergi yargısında 2021’in ölçütleri”
https://www.dunya.com/kose-yazisi/vergi-yargisinda-2021in-olcutleri/606163
[11] Danıştay ve Vergi Mahkemelerinde yapılacak duruşmalarda, iddia ve savunmanın gerekli kıldığı hallerde, mahkeme vergi davasına konu olan tarhiyatın dayanağı incelemeyi yapmış bulunan inceleme elemanları ile, mükellefin duruşmada hazır bulundurduğu mali müşaviri veya muhasebecisini de dinler.( Danıştay ve Vergi Mahkemelerinde yapılacak duruşmalarda, iddia ve savunmanın gerekli kıldığı hallerde, mahkeme vergi davasına konu olan tarhiyatın dayanağı incelemeyi yapmış bulunan inceleme elemanları ile, mükellefin duruşmada hazır bulundurduğu mali müşaviri veya muhasebecisini de dinler.(VUK mk. Md.378)